1 / 37

IZMIR Y KSEK TEKNOLOJI ENSTIT S

DAVRANIS BOZUKLUKLARI. DAVRANIS BOZUKLUKLARI. Davranis bozukluklari ?ocugun ?esitli ruhsal ve bedensel nedenlere bagli, i? ?atismalarini davranislarina aktarmasi sonucu ortaya ?ikar. Hir?inlik, sinirlilik, saldirganlik, inat?ilik, yalan, ?alma, k?f?r gibi davranislar davranis bozukluklarina gire

aurora
Download Presentation

IZMIR Y KSEK TEKNOLOJI ENSTIT S

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


    1. IZMIR YÜKSEK TEKNOLOJI ENSTITÜSÜ PSIKOLOJIK DANISMA VE REHBERLIK BIRIMI

    2. DAVRANIS BOZUKLUKLARI

    3. DAVRANIS BOZUKLUKLARI Davranis bozukluklari çocugun çesitli ruhsal ve bedensel nedenlere bagli, iç çatismalarini davranislarina aktarmasi sonucu ortaya çikar. Hirçinlik, sinirlilik, saldirganlik, inatçilik, yalan, çalma, küfür gibi davranislar davranis bozukluklarina girer. Bir çocugun davranisinin bozukluk sayilabilmesi için bazi ölçütler gerekir. Bu ölçütler: Yasa uygunluk: Her gelisim döneminin kendine özgü davranislari vardir. Bu nedenle çocugun içinde bulundugu gelisim döneminin özelliklerini iyi bilmek gerekir. Yogunluk: Bir davranisin bozukluk olarak kabul edilmesinde ki ikinci ölçüt yogunluktur.Örnegin: bes yas çocugunda öfke ve huysuzluk dogalken, bu davranis baskasina fiziki zarar verme sekline dönüsürse, davranis bozuklugu kategorisine girer. Süreklilik: Çocugun belirli bir davranis türünü israrli biçimde ve uzun zaman devam ettirmesidir. Cinsel rol beklentileri: Erkeklerde kizlara oranla daha saldirgan olmalari beklenirken, davranislariyla erkeklere benzer saldirgan davranan kizlarin davranislari normalden sapan davranis grubuna girer.

    4. GENEL OLARAK DAVRANIS BOZUKLUKLARININ NEDENLERI Dikkat Çekmek: Çocuga gerekli sevgi ve ilgi gösterilmediginde yada yeterli zaman ayrilmadiginda dikkat çekmek için davranis bozukluklarina yönelir. Intikam Alma Istegi: özellikle dayak yiyen sevgi verilmeyen çocuk anne babasindan intikam almak ister. Otoriter ve baskici tutum, kati disiplin anne babaya karsi öfke ve nefret duygularini gelismesine ve buna paralel olarak bas kaldirici bir bireyin olusmasina neden olur. Yetersizlik: Çocugun kendisine güvensiz olmasi davranis bozukluklarina neden olur. Anne ve babanin asiri koruyucu hosgörülü tutumu gerektiginden fazla özen gösterilmesi fazla kontrol anlamina gelir. Sonuçta çocuk diger kimselere asiri bagimli, kendine güveni olmayan, duygusal olarak çabuk kirilan bir kisi olur. Bu durum çocugun kendi kendine yetmesine olanak vermez ve davranis bozukluklarina neden olur.

    5. Çocuklarda görülen uyum ve davranis bozukluklari asagidaki gibi siralanabilir; - Altini islatma - Kekemelik - Parmak emme - Tirnak yeme - Okul korkusu - Yeme bozukluklari ve istahsizlik - Uyku bozukluklari - Otizm (Içe kapaniklik) - Çalma - Yalan söyleme - Dehb - Saldirganlik - Saç yolma - Uyur gezerlik - Bagimlilik - Asiri inatçilik

    6. ÇALMA  

    7. NEDENLERI Çocugun sahip olma ile ilgili haklara saygi göstermesi konusunda gerekli kavram ve aliskanliklar kazanamamis olmasi (5-7 yaslarina kadar kazanilmasi beklenir). Anne babanin  çocugun bir seye sahip olmasina izin vermeyerek veya çocugun sahip oldugu esyalari izinsiz alarak, çocukta mülkiyet fikrinin gelismesine engel olmasi. Çocuktan izin almadan özel esyalarinin kurcalanmasi yada  yerlerinin degistirilmesi. Yemek, giysi, yeterince harçlik verilmemesi gibi temel ihtiyaçlarinin iyi karsilanmamasi. Güvensizlik ve sevgi yetersizliginin yol açtigi olumsuz biçimde ilgi ve dikkat çekme istegi. Yakin çevresinde  bu davranisi model alacagi kisilerin olmasi. Bu eylemi gerçeklestirirken duydugu anlik heyecani tekrar yasama istegi. Farkli sosyo-ekonomik gruplardan gelen çocuklarin bir arada bulunduklari ortamlarda, birbirlerinin esyalarina hayranlik duymalari çalma davranisina neden olabilmektedir. Istedigi her sey alinan çocuklar hiç sinir çekilmedigi için, istedigi seylerin çok azina sahip olabilen çocuklar ise mahrumiyet yasadiklari için çalma davranisina yönelebilmektedir. Kendini akranlarina göre yetersiz hissetmesi ve kendini onlara ispatlama çabasi, çaldiklarini dagitarak onlarin begenisini kazanmayi istemesi. Ayrica baskalarini kizdirma, sinirlendirme, hatta intikam alma amacini tasiyan hirsizlar da görülmektedir.

    8. ÖNERILER Çocuga   ödünç   alip   verme  ile  baskalarina  hissettirmeden   alma   arasindaki  fark ögretilmelidir. Çocugun kendisine ait esyalarinin olmasi, onun izni olmadan esyalarinin alinmamasi ya da baska çocuklara verilmemesi gerekir. Çocugun çevresindeki yetiskinler, baskalarinin haklarina saygi gösteren bireyler olarak çocuk   için   model   olusturmalidir.    Izin istemeden baskalarinin esyalarini alamayacagini ögretmek için bir sey istediginde önce izin almasi gerektigi sik sik hatirlatilmalidir. Çocuklara bazi isteklerini kontrol etmesini ve toplumsal bir deger olarak sahip olma hakkina saygi duymasini ögretmek, ahlaki gelisimleri açisindan önemlidir. Çocuklara 7-8 yaslarindan itibaren düzenli olarak harçlik verilmeli ve bu harçlikla gerekli ihtiyaçlarini karsilamasina dikkat edilmelidir .

    9. Otoriter, asiri koruyucu ya da ilgisiz ana baba tutumlari yerine demokratik tutuma dayanan, sevgi ve ilginin esirgenmedigi bir aile ortami saglanmalidir. Çocuga çalma konusunda açiklama yapilmalidir ve dikkatini baska yöne çekmeye çalisilmalidir. Ilk çalma davranisinda anne babalarin, okul yöneticilerinin, ögretmenlerin hem çok duyarli  ve toleransli davranmalari, hem de davranisi göz ardi etmeyip nedenlerini arastirmalari gerekir. Ilk çalma davranisinda cezalandirma, davranisin silinip gitmesine neden olabilir. Çocuk istenmeyen bir davranista bulunsa da sevildigini hissetmelidir. Hirsizligi sanki üstünde konusulursa çocuga yapisip kalacak bir etiket olarak algilamak dogru degildir . Çocuk baskalarina teshir edilmemelidir. Sikça yapilan ciddi bir davranis problemi haline gelmisse bir uzmanla paylasilmalidir.

    10. ALTINI ISLATMA (ENÜREZIS) Çocuklar 18 aylikken bir ölçüde idrar kontrolünü gelistirmeye baslar ve çogunlukla 2 yasinda gündüz tuvalet ihtiyaçlarini haber verirler. 3 yasina kadar çocuklarin çogu gece de çisini tutmayi ögrenir. 4 yasindan sonra alt islatmanin devam etmesi durumunda altini islatma sorunundan söz edilebilir. Altini islatma sorunu cinsiyete, yasa, sosyo-ekonomik duruma, ülkelere hatta ayni ülkede farkli bölgelere göre de degisme gösterebilmektedir.. Ergenlik çagina gelince çocuklarin büyük bir bölümünde kendiliginden kaybolur. % 1 oraninda eriskin yasa kadar devam edebilir.              

    11. 1.Fiziksel Nedenler Derin uyuma ve uyku yaratacak asiri yorgunluk Fazla sulu ve tuzlu yemek yeme Ayaklarin ve bel kisminin üsümesi Bazi böbrek hastaliklarinin varligi Idrar yollarinda enfeksiyon Bazen çocuk tuvalet aliskanligini kazandiktan sonra yeniden altini islatmaya baslayabilir. Bu da omurganin düzensiz büyümesinden olabilir 2. Genetik Nedenler Yatagini islatan çocugun anne babasinin bundan kaç yasinda vazgeçtigine bakmak gerekir. Ikizler üzerinde yapilan arastirmalarda enürezis oraninin tek yumurta ikizlerinde % 68, çift yumurta ikizlerinde ise % 36 oraninda oldugu görülmektedir.

    12. 3. Psikolojik Nedenler Erken ve baskili tuvalet egitimi(asiri titizlik ve sabirsiz davranma) çocukta korku ve endise uyandirir. Yeni bir kardesin dogmasi, yuvaya ya da okula baslama, okul degistirme, sevilen birinin kaybi gibi stres faktörlerine karsi hayatin eski dönemlerine geri dönme istegi, çocugun bir süre daha olgunlasmamis davranis biçimlerine yönelmesine neden olur. Gün içinde ruhsal zorlama, asiri baski ve üzüntü yasama gibi zorlu yasam olaylari, özellikle yeniden baslayan altini islatmada nedensel açidan önem tasir. Bazi altini islatan çocuklarin anne-babalarindan diger kardeslerine oranla tuvalet egitimi konusunda daha az yardim gördükleri saptanmistir. Ailenin asiri koruyucu tutumu ile çocukta bebeksi kalma egilimi Ailenin, çocuga alisik olmadigi biçimde sinirli hareketlerde bulunarak çocukta ani korkular yaratma Ilgi çekme ve öç alma istegi Anne-babanin ayrilmasi,aile iliskilerinde bozukluklar, evde huzursuzluk gibi ailevi faktörler etkili olabilmektedir.

    13. ÖNERILER Çocuk önce tibbi muayeneden geçirilmeli ve eger gerekiyorsa ilaç tedavisi uygulanmalidir. Çocuga, idrarini kontrol edebilecek fiziksel olgunluga ulasma olanagi taninmalidir. Dogdugu günden itibaren çocuga uygun bakim verilmeli,altini islatinca hemen degistirilerek çocukta temizlikten haz duyma aliskanligi olusturulmalidir. Ailelerin çocuklarina bu konuda yapabilecekleri en temel sey bu durumun çocugun hatasi olmadigini kabul etmek ve çocuk bu durumdan kurtulana kadar sabirla beklemektir. Çocuga karsi ilgisiz davranmaktan, kötü söz ve dayaktan kaçinilmalidir. Kardesi olunca çocuk ihmal edilmemelidir. Bu   konuda   ihtiyaç   duydugu   mahremiyet   saglanarak   sorunun   kardeslerinin   veya baskalarinin yaninda gündeme gelmesi engellenmelidir. Ayip, biraz tut, eve gidince yaparsin." gibi çocugun uzun süre idrarini tutmasina yol açan yanlis tutumlar mesane bozukluklarina yol açabilecegi için bu tür uyarilardan kaçinilmalidir.  Aksam yemeginden sonra çocuga asiri sivi içeren besinler verilmemelidir. aile çocugunun bu durumuyla ilgili olarak okula devam ediyorsa okul psikolojik danismanindan, henüz okula gitmiyorsa rehberlik ve arastirma merkezlerindeki uzmanlardan gerekli yardimi alabilir.   Çocuk altini islatmadigi zamanlarda ödüllendirilebilir.  

    14. AKICI KONUSMA BOZUKLUGU (KEKEMELIK) Konusurken ve konusmaya baslarken harfleri veya heceyi yahut sözcügü tekrarlamak, takilip kalmak ve uzatmak biçimindeki konusma akiminin kesilmesine “kekemelik” denir.  Kekemelik, konusurken kisinin konusmaya baslayamama, irkilme, duraklama,belli sesleri uzatma, tekrar etme, bunlarin yaninda bir takim el kol yüz ve vücut hareketleriyle konusmanin beklentiden sapma göstermesi  biçiminde ortaya çikar.

    15. NEDENLERI: Kekemelerin aile ve akrabalarinda % 40-60 arasinda kekeme bulunmasi kalitimsal etkenlerin bulundugunu göstermektedir. Kekemelik ile sara (epilepsi), migren ve solaklik arasinda biyolojik faktörlerin önemli rolü oldugu söylenmektedir. Kekemeligin konusmaya katilan organlarin çalismasiyla ilgili bir kusurdan kaynaklanabilecegi kabul edilir, çünkü bazi arastirmalarda kekemelerin yariya yakin kisminda motor gerilik bulunmustur. Özellikle asiri duygusal, tedirgin ve güvensiz özelliklerle belirgin nevrotik yapi, kekemelige yatkin bir kisiligi karakterize eder. Bir görüse göre kekemelik, bir direnme belirtisidir. Kisi direnme davranisina neden olan durumun etkisi altindayken konusmaya zorlanir. Yine anne babanin çocuktan beklentilerinin çok yüksek olmasi, çocugun kapasitesi ile beklenti düzeyi arasindaki dengesizlik bu duruma neden olabilmektedir. Kekemelik çocukta, duygusal sok etkisi yaratan  bir olay, korkutucu bir durum gibi örseleyici  yasantilarla baslamaktadir. Bunlarin yani sira çocugu korkutmak için sokaga birakmak, karanlik bir yere kapatmak, sünnet olayini çarpitarak çocuga korku vermek gibi durumlarin; özellikle ruhsal yapisi bu durumlara yatkin olan çocuklarda kekemeligi baslatici  birer neden oldugu görülmüstür. Konusmaya yeni baslayan çocuklari sürekli elestirmek, alay etmek, hatalarina ve duraksamalarina sik sik  müdahale etmek bu bozukluga neden olabilir  yada bu belirtiyi arttirabilir. Konusmayi ögrendigi yaslarda bir yabanci ülkede yasamaya baslamasi, böylece iki dili ayni anda ögrenme güçlügü de kekemelige neden olabilir.

    16. ÖNERILER Tani  ne kadar erken konulursa o kadar  fazla  yardim  edilebilir.  Kisilerin   benlik kavramlarinin için yapilan çalismalarda,   çocuga rahat ve kabul dolu bir ortam sunulmasi gerekir. Çocuk   hemen   kekeme   olarak etiketlenmemelidir. Bu çocuklar konusmasini dinlemekten biktigini belli eden dinleyicilerle konusurken daha fazla güçlük çeker. Bu nedenle onu dinleyen kisilerin sabirli olmalari, ilgi ile dinlemeleri gerekir. Akici konustuklari ortamlar gözlemlenerek bu ortamlarda daha çok zaman geçirmeleri saglanabilir. Çocuk konusurken takildiginda, çocugun yerine konusmamak ya da onun cümlesini tamamlamamak gerekir. Çocugun nasil söylediginden çok ne söyledigine dikkat edilmelidir. Kardesleri ve arkadaslari çocukla alay ediyor, ondan utaniyor olabilir. Bu durumda çocuga tüm insanlarin zayif ve güçlü yanlari olabilecegi uygun bir dille anlatilmalidir. Kekeleyen ögrencinin sosyal ve duygusal gelisimi, akademik basarisi için alinacak önlemler sinif ögretmeni, psikolojik danisman, özel egitim ögretmeni, veli ve okul yönetimince belirlenmeli ve isbirligi içinde uygulanmalidir.

    17. Çocugun   kendini    ifade  etmesi ve   rahatça  konusabilmesine  uygun  ortamlar olusturulmalidir. Ögrencinin de istegiyle sinif içinde kekemelik üzerine bir konusma yapilmasi ögrencinin kendini daha rahat  ve anlasilir hissetmesini saglayabilir. Sinifta sunu yapmasi içim yüreklendirilmelidir. Grup çalismalari, okul korosu gibi etkinlikler kendini ifade edebilmesi için önemli firsatlardir. Konusurken   konuyu   aniden   degistirmekten   ya   da   sik   sik   sözünü   kes- mekten kaçinilmalidir. "Sakinles,   rahatla,   konusmadan   önce   düsün"   gibi   öneriler den kaçinilmalidir.  Ögrenci kekemeligi hakkinda konusmak istiyorsa bu konuda onunla konusulabilir.

    18. OKUL KORKUSU Ana babalari çok sasirtan bir korku türü de çocugun okula gidisiyle ilgilidir. O güne degin okulunu seven ve derslerinde basarili olan çocukta isteksizlik bas gösterir. Okul korkusu anaokuluna ve ilkokula yeni baslayan çocuklarda sik görülür. Okul korkusunun en yaygin oldugu 5-8 yaslarinda biraktigi iz, ikinci yogun rastlanan yas grubu olan 11-14 yaslarina oranla daha azdir.

    19. NEDENLERI Okul korkusunu ortaya çikaran etkenin kaynagi “Anneden Ayrilma”  korkusudur. Çocuk kendi yoklugunda anne ya da babasina bir sey olacagindan ya da kendisini birakip gideceginden korkmaktadir. Bosanma , yeni bir kardesin dogumu, tasinma, maddi sorunlar, hastalik, yakin birinin ölümü gibi stres yaratan olaylar okul korkusunda etkili olmaktadir. Anne ve babanin, asiri koruyucu tutumlari ve çocuklarini kendine güvensiz sekilde yetistirmeleri. Toplumumuzda korkutma bir çesit egitim ve disiplin araci olarak kullanilmaktadir. Çocugun okulda hiç arkadasi olmamasi, okul degistirmesi, okul basarisizligi okul korkusunun önemli nedenlerinden biridir. Duyarsiz, sürekli emir veren bir ögretmen ,oturma düzeni, kötü bir okul ortami, okulda ya da okul yolunda fiziksel olarak tehdit edici bir yerin ya da kisilerin olmasi okul korkusuna yol açabilmektedir. Sabah yorgunlugunun sasirtici sayida okula karsi isteksizlik vakasina neden oldugunu göstermektedir.

    20. ÖNERILER Çocugun   kendisini   terkedilmis   ve  yalniz  hissetmesine  yol   açacak  davranislardan kaçinilmalidir. Çocuga güvenmek, onun yeni çevrelere uyum göstermesini kolaylastirarak ayrilmada yasadigi zorlugun üstesinden gelmesini saglar. Çocuk için arkadas toplantilari düzenlemek ve ona yeni oyunlar ögretmek, anne babasina bagimliligini azaltir. Çocugun yeterince dinlenmis olmasina dikkat edilmelidir. Çocuga, korkusunu ifade etmesi için firsat verilmelidir. Çocugun  korkusunu  gidermek  yerine korkusuyla kendi basina basa çikmasini ögretmek. Sorunun çözümünde aile ile okulun isbirligi  içinde olmasi  ve çocugun kararli  bir tutumla okula gönderilmesi çok önemlidir. Çocuk okuldan korksa da gitmeye devam ediyorsa ödüllendirilmelidir, suçlanmamalidir,alay edilmemelidir. Çocugu okulda tutmaya yönelik her türlü baskici tutum okula gitmeleri   için  cesaretlendirilmeleridir.   

    21. Annelerin de okula gelmeleri ve çocuk kendini rahat hissedinceye kadar, kisa bir süre sinifta oturmalari saglanabilir. Çocugun okulda kendini terkedilmis ve yalniz hissetmesine yol açacak davranislardan kaçinilmalidir. Okul  korkusu olan çocuk, sinif içi çalismalara katilmaya zorlanmadan kolaylikla üstesinden gelebilecegi görevleri almasi için yüreklendirilmelidir. Ögretmenler, ailelerin okulda yeterli bakim ve egitim olmadigi yolundaki inançlarini degistirmek ve asiri koruyucu tutumlari ortadan kaldirmak için yaptiklari çalismalar konusunda anne ve babalara bilgi vermelidir. Çocuklarda    basarisizlik    korkusunun    gelisip    bunun    okul    korkusu    olarak genellenmesi önlenmelidir. Ögretmenin  çocuklara  verdigi   tepkiler  (kimisiyle  konusarak,   kimisinin   omzuna dokunarak) çocuklarin okula uyum saglamalarini kolaylastirir.

    22. Yalan Söyleme Baskalarini aldatmak maksadiyla kasitli ve düsünceli olarak uydurulmus tariflere yalan denir . Yalan, çocuklarda bir davranis bozuklugu yada geçici  bir uyum güçlügü olarak nitelenebilir. Yalan 5 yasindan önce genellesmemistir. Bu yaslara kadar çocuk yalan ile gerçegi ayirt edemedigi için yalan söyler. Yalan demek bile dogru olmaz, yanlislar vardir demek dogrudur. Algilama hatalari, yanlisi dogrudan ayirt edememekten dolayi söylenebilir.              Çocuk okul çagina gelinceye kadar yalan söylemesi konusunda  endise etmeye gerek yoktur. Çünkü bu yaslar çocugun hayal gücünün en fazla çalistigi yaslardir. Çocuk hayaller kurar ve bu hayalleri gerçek gibi kabul eder, gerçege sadik kalmak ise zamanla olusur. Iki tür yalan söyleme davranisi oldugu kabul edilmektedir:  1. Bilerek yalan söylemede gerçekler, bencilce bir sonuca varmak için bilerek saptirilir. 2. Patolojik yalan söylemede ise çocuk çikar pesinde degildir, olmayacak seyleri anlatmak, olani abartmak, hayret verici seyler söyleyerek çevresindekilerin saskinligini uyandirmak, çocuga zevk vermektedir.

    23. NEDENLERI Çocuk anne babasinin yada ögretmeninin beklentilerini karsilamakta güçlük çekiyorsa veya ceza verilmesinden korkuyorsa yalana basvurabilir. Çocuk, çekingenlikle de yalan söyleyebilir. bu tip yalanin olusumunda heyecana kapilma önemli rol oynar. Bazen de çocuk kendisine fazla karisilmasi nedeniyle yalan söyleyebilir. Iyi  gelismemis ahlak bilinci ve grup içinde statü kaybetme endisesi çocugun yalan söylemesine sebep olabilir.  Arastirmalar suçlu gençlerin  suçlu olmayanlara oranla daha fazla yalan söyleme egiliminde olduklarini göstermektedir. Çocuk yetersiz ilgi ve sevgi gösteren anne baba tutumlari sonucu ihtiyaç duydugu ilgi ve sevgiyi yalanla saglamayi deneyebilir. Çocuklar özlem duyduklari, gerçek olmasini istedikleri seyler için yalan söyleyebilirler. Örnegin; babasiz büyüyen bir çocugun arkadaslarina babasiyla yaptiklarindan  bahsetmesi gibi.

    24. ÖNERILER Çocuga her durumda kabul edilip sevildigini hissettirmek çok önemlidir. Çocugun egitiminde onu yalana itecek fiziksel ve sözel siddet kullanilmamalidir. Çocuk bazen yerine getiremeyecegi talepler karsisinda kendisini baski altinda hissettigi için yalan söyleyebilir. Bunun için tüm beklentiler onun yapabilecekleri hesaba katilarak olusturulmalidir. Anne babalarin çocuklarinin yalanlarina tepki verme yöntemleri bu davranisi ortadan kaldirabilir, güçlendirebilir yada hayat boyu devam eden bir aliskanlik halini dönüstürebilir. Küçük çocugun “sözde” yalanlari ahlaki bir hata gibi görünmemeleridir. Çocuklar korktuklari zaman sik sik yalana bas vururlar. Korkuyu çocuk yetistirmede bir araç olarak kullanan aileler çocuklarinda yalan söyleme davranisina diger çocuklara oranla daha sik rastlanmaktadir. Bu nedenle çocuk egitiminde korkutmaya yer verilmemelidir. Çocuga takdir etme konusunda cimri davranilmamalidir. Çünkü çocuk çogu kez onaylanma ihtiyaci nedeniyle yalan söylüyor olabilir. Çocuga sürekli yapilmamasi gereken davranislari hatirlatmak yerine, ondan beklenen davranislari konusmak çocuk egitiminde daha dogru bir yaklasimdir.

    25. Çocuga gerçegi söyleme konusunda cesaret verilmelidir. Dürüst davrandiginda anne babanin memnuniyetini çocukla paylasmasi iyi bir ödül olabilir. Çocuga dürüstlügü uzun uzun ögütleyen ve yalan söylediginde kizip cezalandiran ana babalar çocuklarina yalan söylememeyi ögrettiklerini düsünürler. Oysa söylenenler, ancak anne babanin dogru model olmasiyla anlam kazanir. Çocugun tutum ve davranislarina karsi elestiren ve yargilayici olmaktan kaçinmali, yaramazlik ve hatalarinin bir kismi görmezlikten gelinmelidir. Çocuk yalan söylediginde hemen cezalandirilmamalidir. Çünkü çogu kez sirf cezadan korktugu için bu yola basvurmus olabilir. Yalan söyleyen çocuga öfkeli ve sert tepki vermek hatalidir. Çünkü bu yolla yaratilan suçluluk duygusu yeni yalanlar dogurabilir. Çocugun yalanlari kisisel saldiri olarak algilanmamalidir. Çünkü çocuklar bazen ana babalarini saymadiklari için degil, hatalari yüzlerine vurmasin diye yalan söylerler ve görecekleri tepkinin ne olacagini sinarlar. ·        Yalan söyleyen bir çocugun bu yalani neden söylediginin ve yalan söylerken neler hissettiginin bilinmesi ve ona göre davranilmasi gerekir.

    26. Tirnak Yeme           Tirnak yeme, daha çok sinirli çocuklarda ve dislerin çikmaya basladigi dönemlerde görülmektedir. 7-8 ve daha ileri yaslarda da görülebilen tirnak yeme, özellikle çocuklarin ellerinde herhangi bir is ya da oyunla ugrasmadigi zamanlarda görülmektedir           Bu durum çocuklarda genelde uyku bozukluklari ve hareket huzursuzlugu ile beraber bulunur. Çocuk bu yoldan iç huzursuzlugunu baslatmaya çalisir. Asiri bastirici bir ana-baba veya sert bir ögretmenin etkisinde kalan çocuklarda daha sik rastlanir. Sakli kalmis bir saldirganligi yansittigi kabul edilir. Daha çok, kendini suçlayan ve öfkesi içine dönük kisilik yapilarinda görüldügü söylenir.

    27. NEDENLERI Uzmanlar, tirnak yemeyi bir saldirganlik belirtisi, kisinin kendine yönelik bir saldirganligi olarak degerlendirirler.     Tirnak yeme, bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilebilir. Aile içinde asiri baskici ve otoriter bir ögretimin uygulanmasi, çocugun sürekli olarak azarlanmasi, elestirilmesi, yetersiz ilgi ve sevgi tirnak yemeye neden olan baslica etkenler arasinda sayilabilir. Bir modelin çocuk tarafindan taklit edilmesi de bir etken olabilir. Tirnak yeme büyük bir ihtimalle parmak emmede oldugu gibi, psikolojik çevredeki hosnutsuzluklardan kaynaklanmaktadir. Evdeki mevcut gerilimleri azaltmaya yöneliktir. Bazen de sikinti, stres, yorgunluk, üzüntü, problemsiz çocuklarda da bu davranisa yol açabilir. Yine zeki yada normal çocuklarda sinav gibi heyecansal durumlarda ortaya çikabilir. Ancak bunlar bir süre sonra o durumun düzelmesiyle kaybolur. Yeni dogan kardesi kiskanma, sevilen birinin kaybi vb. gibi stres ögeleri tirnak yemeye neden olabilir.

    28. ÖNERILER Çocugun    anne    babasiyla   sadece   düsüncelerini    degil,   duygularini    da   rahatça paylasabildigi bir iletisim kuruldugu takdirde tirnak yeme davranisi azalabilir. Aile, içerisinde çocuga   karsi   otoriter   ve   hosgörüsüz  bir  tutumla yaklasmaktan kaçinmalidir. Huzursuzluk bu davranisin ortaya çikmasinda çok etkili oldugu için, ev ortamindaki çalisma ve gerginliklerin mümkün oldugu kadar azaltilarak çocugun kendini güvende hissetmesi saglanmalidir. Ailedeki tüm bireylerin çocugun bu davranisini ön plana çikartip rahatsiz olduklarini sik sik   hissettirmeleri,   kaygiyi   arttirarak  davranisi siklastirabilecegi için bundan kaçinmalidir. Baskalari tarafindan bu davranisinin yadirgandigi çocuga uygun bir dille anlatilmalidir. Çocugun parmagina aci biber sürme, eline eldiven takma, bu davranisindan dolayi asagilama gibi yöntemler caydirici olmadigi gibi, var olan sikintiyi daha da arttirabilir. Tirnak yeme davranisinin da parmak emme davranisinda oldugu gibi yasla birlikte çogu  kiside ortadan  kalkacagi bilinmelidir.

    29.  Saldirganlik Saldirganlik, saldirgan davranislarin açiga vurulma egilimi. Bir kimsenin kendi ilgilerini, fikirlerini, karsit fikirlere ragmen ileri götürme, ilerletme ve kabul ettirme egilimi. Herhangi bir sosyal grupta veya toplumda, hakimiyet kurma ve üstünlük elde etme egilimi. Enerjik olma aktif ve cesaret isteyen tesebbüslerde olma egilimi seklinde olmak üzere çesitli sekillerde tanimlanmistir .   ÖZELLIKLERI: Saldirgan çocuklar geçimsizdir. Parlamaya  her an hazir olan çocuklar sik sik kavga ederler. Yasadiklari anlasmazliklari bilek gücüyle çözmeye çalisirlar. Bu yüzden tepkileri ölçüsüz ve durumla orantisizdir. Evde, okulda ve çevrede sürekli sorun yaratirlar. Sadece anne babaya degil, ögretmen ve diger büyüklere de karsi gelme egilimindedirler. Yetiskinlerle sürekli çatisma içindedirler. Kurallara uyma konusunda sorun yasadiklari için sik sik ceza alirlar. Hep kendilerini hakli çikarmaya çalisirlar. Davranislarindan utansalar bile yinelemekten kendilerini alikoyamazlar. Cezadan hiç etkilenmez veya bir süre etkilenmis görünürler. Ilgisizlikten hoslanmazlar. Saglikli yollardan alamadiklari ilgiyi, bu yolla almaya çalisirlar.

    30. NEDENLERI Ailenin çocuk egitiminde endiseli olmasi, yanlis egitim vermeme düsüncesi ile çocugun üzerine gereginden fazla düsme. Aile fertlerinin birbirlerine saygi duymamalari, sürekli olarak karsilikli hakaret etmeleri. Çocugun, saldirganligin asiri derecede kisitlandigi bir ortamda  yetismesi. Çocugun kendine güvensiz bir sekilde yetistirilmesi. Sevgisiz ve hosgörüsüz bir ortamda yetisme. Son derece serbest yetismis çocukta saldirgan olabilir. Kendisine sinir konmadigi için  kurallara uymak yerine, herkesin kendisine uymasini bekler Çocugun dayakla  terbiye edilmeye çalisilmasi. Çocuklarin yer aldigi gruplarda saldirgan davranislarin kabul görmesi. Çocugun istedigi seylerden sürekli yoksun birakilmasi. TV’ de ki  siddetin çocuklarda saldirganlik egilimini artirdigi düsünülmektedir.

    31. ÖNERILER       1) Anne Babaya Öneriler: Yapilan hatalara ragmen çocuga kosulsuz sevgi gösterilmeli, hatalari zaman zaman affedilmeli hatta görmezden gelinmelidir. Anne baba çocugun  davranislarinda  kisitlama yapiyorsa,  bunun  nedenlerini açiklamalidir. Sorunlarin tartisilmasinda çocuga söz hakki  tanimayan, dogrularin merkezi  olarak kendini kabul edip çocugun düsüncelerine önem vermeyen bir disiplin anlayisindan uzak durulmalidir. Çocugun kapasitesinin üzerinde beklentisi olan ve bu beklentiye ulasmada çocugu zorlayan  anne  baba bu  tutumu  birakilmali, çocugun  kapasitesine uygun,  gerçekçi beklentiler içine girilmelidir. Çocuk anne babanin asiri düskünlügüne  bir cevap olarak  saldirgan tepkiler gösterebilir. Aile çocugun saldirganligini önlemek için onun istedigini hemen yerine getiriyorsa çocukta bu davranislar yerlesebilir. Çocuga ilgisiz  davranmak  yerine, çocugun kendileriyle karsilikli sevgi ve saygiya dayanan olumlu bir özdesim kurmasina firsat vermek çocugun saglikli gelismesi açisindan çok önemlidir. Arastirmalar çocuklarinin kötü davranislarini cezalandirmak isteyen anne ve babalarin aslinda bu davranislari pekistirmekten ileriye gidemedigini göstermektedir. Saldirgan davranisin degismesi için o davranisin yerine yeni bir davranis koymak önemlidir. Bunun için bu tür davranislar gösteren çocuk veya gençleri kendilerini iyi hissedecekleri bir faaliyet alanina yönlendirmeli ve kendilerini daha etkili bir yolla ifade etmelerine yardimci olunmalidir.

    32. 2) Ögretmene ve Idareciye Öneriler:   Okuldaki herkesin okulu sahiplenecegi ve orada olmaktan hoslanacagi bir atmosfer olusturulmalidir. Okulda güvenli bir ortamin olusturulabilmesinde elbette okulu paylasan herkese görev düsmektedir. Ancak  bu  isin iyi organize edilmesi  ve sorumlulugun  tek elde toplanmasi dogru bir yaklasimdir. Okul yöneticileri, ögretmenler ve anne babalarla isbirligi yapmalidir. Güvenli bir okul olusturmak, sadece okul yöneticilerinin basarabilecegi bir is degildir. Velilere, okulun güvenilir bir yer olmasinin kendi çocuklarinin akademik ve duygusal gelisimine saglayacagi katki anlatilmali, bu konudaki sorumluluklarini yerine getirmeye istek duymalari saglanmalidir. Okulda  görevli  yetiskinlere  çocuklarin  gözetim ve denetiminin  nasil  yapilacagi konusunda  belli araliklarla  hizmet  içi  egitim verilmesi  gerekir.  Okulda ögrencilerin gerçekten ilgisini çeken, ders disi etkinlerinden olusan bir sistem kurulmalidir. Okul çagindaki çocuklar yapilacak ilginç ve kendilerine meydan okuyan seyler bulamazlarsa bu boslugu olumsuz etkinliklerle doldurabilirler. Ögrencilere dogru karar verme, sorumluluklarini bilen bir vatandas olma ve çatisma çözme   becerilerine sahip olma gibi yasam becerileri, ögretim programlariyla bütünlestirilerek kazandirilmalidir.

    33. Saldirgan davranisin yerine yeni bir davranis koyma konusunda aile ile isbirligi yapilmalidir.  Aile  ile  birlikte çocugun  yeteneginin  ve  ilgisinin  oldugu  bir alan belirleyip bu alanda çocugun okul disinda oldugu gibi okul ortaminda da kendisini ifade etmesine olanak saglamak çok önemlidir. Okul güvenligini saglamak için gerekli fiziksel önlemlerin alinmasi çok önemlidir. Istenmeyen olaylarin sikça meydana geldigi koridorlar, spor alanlari, okulun giris çikis yerleri ve kantin gibi mekanlar için yetiskin gözetim ve denetimi artirilabilir. Yapilan arastirmalar, okullardaki sorunlarin büyük bir kismini okuldaki küçük bir azinligin çikardigini göstermektedir. Bu ögrencilerin belli araliklarla gözlenmesi gerekir. Okula farkli yerlerden giris yapilmasi engellenmeli girisler belli bir kapidan yapilmali ve bu kapida mutlaka denetim olmalidir. Okula gelen ziyaretçilerin kaydi tutulmali ve rast gele ziyaretçi giris çikisi olmamalidir. Okulun güvenligini artirmak üzere polis, itfaiye, acil servis gibi birimlerle hemen iletisim kurabilecek sekilde düzenlemeler yapilmalidir. Okulda meydana gelen siddet ya da islenen suçlardan dolayi magdur olan ögrenciler özel bir dikkate ve destege ihtiyaç duyarlar. Okullardaki psikolojik danismanlar bu destegi saglamada çok önemli bir rol oynarlar. Okul güvenligi plani her yil gözden geçirilerek güncellestirilmelidir

    34. ÇOCUKLUK OTIZMI Bireyin dis dünyadan uzaklasip kendi iç dünyasina kapanmasi halidir. Otistik durumda olan çocuk çevresindekilere ve olup bitenlere ilgisizdir. Insanlarla dolu bir odaya girse bile kendini yalniz hissedip iliski kurmaktan çekinmektedir . Otizmi tipik özelliklerinden birisi, konusmanin gecikmesidir. Otistik çocuklar, sosyal çevrelerine ya da sosyal uyaranlara tepkisiz davranirken, cansiz nesnelere alisilmadik baglanma gösterebilirler. Otistik çocuklar, kendilerine vurmak ya da kendi ellerini isirmak gibi kendilerine yönelik saldirgan davranislar gösterebilirler. Genelde duygulanim donuk olarak tanimlanir. Bununla birlikte alisilmamis duygusal tepkiler siktir. Yeni durumlarda panik gibi asiri tepkiler verebilirler.

    35. Nedenleri Genel olarak otizmi ortaya çikmasinda kognitif bir bozuklugun rol oynadigi kabul ediliyorsa da bunun biyolojik kaynagi henüz bilinememektedir. Yapilan biyo-kimyasal, biyo-fizik, genetik, organik arastirmalar, farkli sonuçlar vermektedir. Bu konuda yapilan arastirmalar çocukluk otizminin tek bir neden bagli olamaya, heterojen, biyolojik ve psikolojik etkenlerin ortaya çikardigi gelisimsel bozukluk oldugunu göstermistir.

    36. TEDAVI Otistik çocuklarin tedavisinde psikanalitik tedavinin yerini giderek davranisçi tedavi almis; bilissel, sosyal ve dil gelismesi için yapilan egitime önem verilmeye baslanmistir. Tedavi süreci 2 basamak olarak gerçeklesmektedir. 1. Çocugu otizminden çikarmak 2. Var olan yeteneklerini kullanmasini ve çevreye uyumunu saglamak. Otistik çocugun 3 önemli özelligini kullanarak uygulayacagimiz yöntem olumlu sonuçlar verecektir. Bunu kisaca açiklamak gerekirse : a. Bu çocuklar baska birisinin kendisine dokunmasinda hoslanmamakta, kucaklanmaktan kaçinmaktadirlar. b. Müzik ile çok ilgilidirler. En huysuz olduklari sirada müzik dinletildiginde yatisirlar. c. Sallanmaktan çok hoslanirlar. Kendi kendine sallanma, döndürme hareketine çok rastlanir. Bunlari yaparken huzur içindedir. Çocugu otizimden kurtaracak bu özellik söyle kullanilmaktadir: Çocuklar çok hoslandiklari ve kolay kabul ettikleri müzik ve sallanma uyaranlari aldiklari sirada hoslandigi dokunma uyarani almaya karsi direnç göstermemektedirler. Kucaklayip vücudunun çiplak bir bölgesi oksanirsa kaçinmaz, giderek haz alirlar. Daha sonra bu dokunma duyusuna karsi ihtiyaç duyup kendi dokunani arama davranislariyla bu hazzi istediklerini aramaya baslarlar. Böylece otistik duvar delinmis, insan iliskileri baslamis olur. Her çocugun otizimden çikmasi için geçen süre ayni degildir. Bazilari hiç çikmazlar.

    37. KAYNAKLAR Alis Özçakir,ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN DAVRANIS BOZUKLUKLARI Sefa Saygili,ÇOCUKLARDA DAVRANIS BOZUKLUKLARI. Elit Yayinlari,2004 Ercan Nar,BENI ANLAYIN.Bab-i ali Kültür Yayincilik, 2006

More Related