400 likes | 667 Views
ORHANGAZİ ÇOK PROGRAMLI LİSESİ. KUTLU DOĞUM PROGRAMI. Allah’ın sevgilisi, insanlığın ümidi, peygamberimiz, efendimiz… Müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen Hazreti Muhammed Mustafa (sav)’in dünyaya teşrifinin 1443. yıl dönümünü, büyük bir mutluluk ve ona duyduğumuz hasretle kutluyoruz.
E N D
ORHANGAZİ ÇOK PROGRAMLI LİSESİ KUTLU DOĞUM PROGRAMI
Allah’ın sevgilisi, insanlığın ümidi, peygamberimiz, efendimiz… • Müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen Hazreti Muhammed Mustafa (sav)’in dünyaya teşrifinin 1443. yıl dönümünü, büyük bir mutluluk ve ona duyduğumuz hasretle kutluyoruz.
Hz. Muhammed (sav)'ın güzel vasıflarını tanımak, onu örnek almak her Müslüman için bir görevdir. Gerek Kur’an’da gerek sahabelerden aktarılan açıklamalarda Peygamberimiz (sav)'le ilgili pek çok bilgi verilmektedir.
Onun susması konuşmasından uzun sürerdi. • Dünyaya karşı soğuktu. • Dünya işleri için kızmazdı. • Kötü söz söylemezdi. • Ağız dolusu gülmez, kahkaha atmaz, sadece gülümserdi. • Tek başına yemezdi, yoksullarla beraber sofraya otururdu. • Ne istenilse elinde varsa mutlaka verirdi. • Geceleri ayakları şişinceye kadar ibadet ederdi. • Daima düşünceliydi. • Kimseyle çekişmezdi.
Her zaman ağırbaşlıydı, boş şeylerle uğraşmazdı. • Kimsenin kusurunu araştırmazdı, intikam düşüncesi taşımazdı. • Hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı. • Konuşurken çevresindekileri adeta kuşatırdı. • Sıkıntılı hallerinde kabalaşmazdı. • Konuşurken yüzünü muhatabından başka tarafa çevirmezdi. • Sade kıyafetler giyerdi ve gösterişten hoşlanmazdı • Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi. • Kötü huylar içinde en çok yalandan hoşlanmaz, şaka bile olsa asla yalan söylemezdi
Melekler sağnaksağnak gülümser maveradan Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri Paramparça, ateşler sahinin hayalleri Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
Eşi Hz. Ayşe, Peygamberimizin yalan konusundaki hassasiyetini şöyle anlatır: “Allah Resûlü’nün (sav) hiç hoşlanmadığı ve çok kızdığı huy, yalan söylemektir. Bir kimse onun yanında yalan söylese, o kişinin hemen tevbe edip o günahından temizlenmesini isterdi.” • Biz de bu programımızda Peygamberimizin dürüstlük ve yalana bakışını ana tema olarak belirledik. Günümüz insanının her iki dünyada da huzur bulması için bu iki özelliğe çok muhtaç olduğu apaçık ortadadır.
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed, Peygamber efendimiz (sav)'i şöyle anlatıyor: • “O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak tabiatlısı ve en arkadaş canlısı idi. Onu ansızın görenler, onun heybeti karşısında çok şiddetli heyecanlanırlar; üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, onu her şeyden çok severlerdi. Onun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan kimse; Ben, gerek ondan önce, gerek ondan sonra, onun gibi birisini görmedim, demek suretiyle, onu tanıtma hususundaki aczini ve yetersizliğini itiraf ederdi. Allah'ın salât ve selamı onun üzerine olsun.”
Sağnaknûr yağmurları, inerken yedi kattan,O gece, Sendin gelen, ezel kadar uzaktan,Melekler, her zerreye, müjde verirken Hâkk'tan;O gece, Sendin gelen, Yâ Hazreti Muhammed.
Peygamberimiz, doğruluk ve dürüstlüğün en güzel örneğiydi. Çocukluğu, gençliği, orta yaş dönemi bütünüyle Mekke’de geçti. Abdulmuttalip’in torununu Mekke’de bulunan herkes tanır, nasıl biri olduğunu çok iyi bilirdi. • Orada yaşayan hemen herkesin bir lakabı vardı. Peygamberimize de bir lakap vermişlerdi: “el-Emîn”.Bu kelime “insana güven veren, güvenilir kişi” demektir. • Peygamberimiz bu lakabı fazlasıyla hak ediyordu. Çünkü peygamberlikle görevlendirilmeden önce de sonra da bir kez olsun yalan söylememişti. Buna, Müslümanlığı kabul etmiş olsun olmasın herkes şahitlik ederdi. Onun peygamberliğine şiddetle karşı çıkan putperestler, insanların ona yönelmesini önlemek amacıyla çeşitli iftiralar atmışlar, ama ona asla “O bir yalancıdır!” diyememişlerdir. Çünkü herkes Hz Muhammed (sav)’i çok iyi tanıdığından böyle bir iftiranın tutmayacağını çok iyi biliyordu.
Güneşler, o gecenin, nûrunasecd ederken,Yıldızlar, meşk içinde, kâinat vecd ederken,Bütün hamd ü senâlar, Yüce Rabb'e giderken,O gece sendin gelen, Yâ Hazreti Muhammed.
Sahabe-i Kiramdan Hz. Berke (ra) diyor ki: -Allah Rasulü(sav) ile oturuyorduk. -Büyük günahların en büyüğünü size haber vereyim mi? buyurdu. Biz de:-Evet, haber ver ey Allah’ın Peygamberi!dedik. Bunun üzerine:-Allah’a ortak koşmak, anaya-babaya isyan ve eziyet etmektir,buyurdu.Sonra, dayandığı yerden doğrulup oturdu ve: -İyi dinleyin! Bir de yalan söz ve yalancı şahitliktir. Dikkat edin, bir de yalan söz ve yalancı şahitliktir!, buyurdu. Bu sözü durmadan tekrar ediyordu. Öyle ki ben, kendi kendime, “Allah’ın Peygamberi herhâlde susmayacak.’ dedim.”
Biz, kısık sesleriz... Minareleri, Sen, ezansız bırakma Allah’ım! Ya çağır şurada bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allah’ım! Mahyasızdır minareler... Göğü de, Kehkeşansız bırakma Allah’ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah’ım!
İlk vahiy geldiğinde, Hz. Hatice’nin, Efendimize söyledikleri, O’nun mükemmel bir şahsiyette bulunması gereken özelliklerle donanmış olduğunun apaçık delilidir: • Hz. Hatice diyor ki: “Ya Muhammed! Senin hiçbir korku ve endişe duymana gerek yok, sakın üzülme! Allah senin gibi bir kulunu utandırmaz. • Ben biliyorum ki; sen sözün doğrusunu söylersin, emanete riayet edersin, akrabalarınla ilgilenirsin, fakirlere yardım edersin, gariplere evinin kapısını açıp onları misafir edersin, felakete uğrayan halka yardım edersin. Sebat et! Allah’a yemin ederim ki, ben senin bu ümmetin peygamberi olacağını ümit ederim”
Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma Allah'ım! Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma Allah'ım! Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma Allah'ım! Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız; Ve vatansız bırakma Allah'ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım!
Üstün şahsiyet olmanın en belirgin ve temel göstergesi doğruluktur. “Mü’min yalan söylemez.” Zira dürüstlük, müminin en önemli ve en belirgin özelliğidir. Allah’ın varlığına ve birliğine inanan her mümin dürüst olmak zorundadır. Güvenilmezlik, münafıkların özelliğidir. • Dürüst kişi; doğrudur, özü ve sözü birdir. Olanı, olduğu gibi yansıtır, gerçeği saklamaz. Bildiğinden, inandığından ve olduğundan başka türlü görünmez veya göstermez. Dürüst olmak, samimi olmaktır. • Efendimizin peygamberliğini ve tebliğini kabul etmeyen Kureyş müşrikleri bile onun doğruluğundan şüpheye düşmediler. Nitekim en azılı düşmanı olan Ebû Cehil, “Aslında biz seni yalanlamıyoruz. Ancak senin getirdiğin şeyi yalanlıyoruz.” demiştir. Çünkü Hz. Peygamber, özünde ve sözünde dosdoğru bir insandı.
Seccaden kumlardı… Devirlerden, diyarlardan Gelip göklerde buluşan Ezanların vardı! Mescit mü'min, mimbermü'min... Taşardı kubbelerden Tekbir, Dolardı kubbelere “âmin!” Ve mübarek geceler, dualarımız, Geri gelmeyen dualardı...
Müşriklerden Ahnes b. Şerîk, Bedir yolunda EbûCehil’e diyor ki: -Ey Ebu’l-Hakem, şurada ikimizden başka bizi işiten hiç kimse yok. Bana Muhammed hakkındaki kanaatini söyle; o doğru sözlü müdür, yoksa yalancı mıdır?” Ebû Cehil: -Allah’a yemin ederim ki, Muhammed kesinlikle doğru sözlüdür, asla yalan söylememiştir!
Gönül gözü görmeyen, can gözünü neylesin,Dünya'da dönmeyen dil, mahşerde ne söylesin,Allah, bütün beşeri, ümmetinden eylesin,Sancağının altında, Yâ Hazreti Muhammed.
Dosdoğru olmak, Allah’ı Rab olarak kabul etmekle olur. • Dosdoğru olmak, peygamberin sünnetine sarılmakla olur. • Dosdoğru olmak Allah’ın emirlerini yapmakla olur. • Dosdoğru olmak, cahillerin ve münkirlerin yolundan yüz çevirmekle olur. • Dosdoğru olmak için hayatımızda zikzaklar olmamalı. • Dosdoğru olmak için ilkelerimizden taviz vermemiz gerekir. • Dosdoğru olmak için Peygamberin yoluna sımsıkı sarılmamız gerekir. • Dosdoğru olmak için Allah’ın çizdiği sınırlara dikkatetmemiz gerekir. • Dosdoğru olmak için yaşantımızda, kararlarımızda adil olmamız gerekir. • Dosdoğru olmak için sevgimizi de buğzumuzu da Allah için yapmak gerekir. • Dosdoğru olmak için Kur’an’la ve peygamberle irtibatımızı koparmamak gerekir. • Dosdoğru olmak için iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak gerekir. • Dosdoğru olmak için şekilsel anlamdaki ibadetlerimize dikkat etmek gerekir. • Dosdoğru olmak için yaşantımız Allah’ın rızasına uygun olmalıdır.
Abdullah İbni Amir radıyallahuanh anlatıyor: • “Bir gün, Resûlullah, evimizde otururken, annem beni çağırdı ve: “Gel sana ne vereceğim!” dedi. Peygamberimiz anneme: “Çocuğa ne vermek istemiştin?” diye sordu. • Annem: “Ona bir hurma vermek istemiştim” deyince, Efendimiz: “Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan, üzerine bir yalan yazılacak!” buyurdular.”
Ne oldu, ey bulut Gölgelediğin başlar? Hatıranda mı, ey yol, Bir aziz yolcuyla aşarak dağlar taşlar, Kafile kafile, kervan kervan Şimale giden yoldaşlar. Uçsuz bucaksız çöllerde, Yine, izler gelenlerin, Yollar gideceklerindir. Şu Tekbir getiren mağara, Örümceklerin değil; Peygamberlerindir, meleklerindir...
Peygamber efendimiz (sav), her çağ ve coğrafyada yaşayan insanlara en güzel örnektir. O, hayranlık uyandıran bir kişiliğe sahipti. Kalbi doğru, sözü doğru, düşüncesi ve yaşantısı doğruydu. Allahu Teâlâ’nın “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” emrine bağlı yaşadı. Hayatı boyunca asla doğruluktan ayrılmadı. Resûlullahefendimiz, Allah’tan kendisine “doğru bir kalp” ve “doğru söyleyen bir dil” nasip etmesini ister, namazlarından sonra şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Her türlü hayırlı işlerimde senden kararlılık ve dayanma gücü vermeni istiyorum. Senden dürüst bir kalp ve doğruları söyleyen bir dil isterim. Senden hayır bildiğin şeyleri istiyorum. Bildiğin şerlerden sana sığınırım, bildiğin hatalarımdan dolayı senden af dilerim.”
Ey Abva'da yatan ölü, Bahçende açtı dünyanın en güzel gülü; Hatıran, uyusun çöllerin ılık kumlarıyla örtülü! Sen de bir hac günü, başta Muhammed, yanında Ebûbekir; Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü destan yap, ey şehir! Ebûbekir'denûr, Osman da nurlar... Kureyş uluları, karşılarında Meydan okuyan bir Ömer bulurlar; Ali’nin önünde kapılar açılır, Ali’nin önünde eğilir surlar. Bedir' de, Uhud'da, Hayber'de Hakk'ın yiğitleri, şehîd olurlar...
Dürüst ve iffetli bir şahsiyet için ilk adımın yalandan uzak durmak olduğunu sözleriyle, davranışlarıyla ve tebliğ ettiği dinin kurallarıyla gösteren Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: • “Doğruluktan ayrılmayınız. Doğruluk sizi iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi doğru olur ve daima doğruyu araştırırsa, Allah katında doğru sözlü kimselerin arasına yazılır. Yalandan sakınınız. Yalan insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi durmadan yalan söyler ve yalanı araştırırsa, Allah katında yalancılardan yazılır.”
Yüreklerden taşsın Yine, imanlar! Itrî, bestelesin Tekbîr'ini;Evliyâ okusun Kur'an'lar! Ve Kur'ân'ı göz nuruyla çoğaltsın Kayışzade Osman'lar! Naatını Galip yazsın, Mevlid'ini Süleyman'lar! Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle geri gelsin Sinan'lar! Çarpılsın, hakikat niyetine cenaze namazı kıldıranlar! Gel, ey Muhammed, bahardır... Dudaklar ardında saklı âminlerimiz vardır!..
Peygamberimiz buyuruyor ki: • “Münafığın alâmeti üçtür. Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman ona hıyanet eder.” • Burada bir şahsiyet tespiti vardır. Hem kişilik bozukluğu taşıyan ikiyüzlü insanlar teşhis edilmiş hem de samimi mü’minin vasıfları ortaya konmuştur. Peygamber Efendimiz bu sözleriyle, insanlığa seslenerek; “Mü’minim, diyorsanız, işte şu kötü huylardan kendinizi koruyunuz.” demektedir. Çünkü mü’min; inanan, inanılan, güvenilen ve itimat edilen kimsedir. Seven ve sevilen kimsedir. Dilinden ve elinden başkasının emin olduğu kimsedir.
Arşımın üstünde seyran eyleyen Kürsüm üzerinde cevlan eyleyen Miracda ümmetin Hak’tan dileyen Benim Muhammedim nurdan Ahmed’im
Peygamberimiz, kendisi doğru sözlü olduğu gibi bizim de doğru olmamızı ve yalancılıktan bütün kötü huylardan, alışkanlıklardan sakınmamızı istemiş ve söyle buyurmuştur: “Doğruluktan ayrılmayın. Zira doğruluk iyilikle beraberdir. Doğru ve iyi olanlar cennettedirler. Yalandan kaçının, çünkü yalan kötülükle beraberdir. Yalan söyleyen ve kötülük edenler de cehennemdedirler.”
Semure bin Cundebradıyallâhuanh’tan rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallâhu aleyhi ve sellem) bir gün gördüğü bir rüyayı anlatırken şöyle buyurdu: • “…Elinde demir çengel bulunan bir adam, yerde yatan bir kişinin bir tarafına geçip elindeki çengelle avurdunu, burnunu ve gözünü ta ensesine kadar yarıyor, sonra öbür tarafına geçip orasını da aynı şekilde parçalıyordu. Bir tarafını yarıncaya kadar önceki yardığı taraf eski haline geliyor, adam da sürekli aynı şekilde parçalamaya devam ediyordu. • Ben: ‘Subhânallah! Bunlar ne?’ dedim… Dediler ki: ‘…Bu yerde yatan adam, evinden çıkıp etrafa yalanlar yayan kişidir.’
Yalan konuşmak haramdır. • Yalanı küçük gören ve işlemeye devam eden ona alışır ve sonunda yalancılar defterine yazılır. • Yalan, insanı cehenneme götürür. • İman ile yalan birbirine tamamen zıttır. Müslüman, yalandan uzak durmalı, doğru sözlülükten ve dürüst davranıştan ayrılmamalıdır. • Rüya anlatılırken bile yalan haramdır. Görmediği bir rüyayı gördüm diye anlatmak, Allah'a ve gözlerine iftira etmek manası taşıdığı için büyük bir yalancılıktır. • Müslümana yakışan, her türlü sahtecilikten uzak durup gerçeklerden yana olmaktır. • Yalan konuşmak, münafıklığın alâmetidir. • Dili yalandan korumak, kalbi nifaktan arındırmakla mümkündür. • Değerli arkadaşlar, Rabbimiz, kalbimizi nifaktan, dilimizi de yalandan muhafaza eylesin.
Leblerinle emrine âmâdedir canım benim, Al da bir buseyle öldür haydi cananım benim, Lâl olur birden dilim, bilmem neden görsem seni, Görmesem kalmaz kararım, dinmez efkânım benim.
Peygamber Efendimiz buyurdular ki: • “Ben şaka yaparım ama sadece doğru olanı söylerim” • “Bir Müslüman'ın kardeşini korkutması helal değildir” • “Kardeşinle münakaşa etme, alaya alarak onunla şakalaşma.” • “Başkalarını güldürmek için yalan söyleyene yazıklar olsun.” • “Kul, şaka da olsa yalan söylemeyi, doğru da olsa münakaşa etmeyi bırakmadıkça iyi bir mümin olamaz.” • “Şaka da olsa yalan söylemeyin” • “İki kişinin arasını düzelten, hayır söyleyip, hayır tebliğ eden kimse yalancı değildir.”
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri Ahuların içinde sevdan akkor gibidir Erdemin, bereketin doldurur haneleri Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir Şemsiyesi altında yürürsün bulutların Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
“Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.” • “Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söyler! Yazık ona, yazık ona!” • “Ümmetimin sonunda yalancı Deccaller olacak. Onlar, ne sizin ne de atalarınızın hiç işitmediği şeyleri anlatacaklar. Onlardan sakının!” • “Şeytan insan suretinde ortaya çıkar ve bir cemaate gelerek onlara yalan şeyler söyler. Bir müddet sonra cemaattekiler dağılırlar. Onlardan biri: “Bir adam dinledim, yüzünü de tanırım, ama ismini bilmiyorum. Şöyle şöyle söylemişti.” diyerek onun yalanını bilmeden tekrar eder.”
Peygamber Efendimiz buyurdular ki: • “Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalpleri karartan bütün kötülüklerin başıdır.” • “Yalan, nifak kapılarından biridir.” • “Mümin, her hataya düşebilir, ama hainlik yapamaz ve yalan söyleyemez.” • “Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, cennete çeker. Yalandan sakının, yalan fücûra, fücûr ise cehenneme götürür.” • “Sözle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir. Yalan söylemek ve iftira etmek ile çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür.” • “Aldatan cehennemdedir.” • “Yalan yere yemin büyük günahtır.” • “Danışan kişiye yalan söyleyen kimse, ona hıyanet etmiş olur.” • “En büyük günah, yalan yere yemin etmektir.”
Yine buyurdular ki: • “Benim hakkımda yalan söylemeyin. Zira benim üzerime yalan uyduran cehenneme girer.” • “Kim bile bile bana yalan nispet ederse ateşteki yerini hazırlasın.” • “Benim üzerime söylenen yalan, bir başkası üzerine söylenen yalan gibi değildir. Öyleyse kim bile bile bana yalan nispet ederse cehennemdeki yerini hazırlasın!”
Bu îmanmeş'alesi, hiç sönmeden yanacak, Ümmetin, seni her an, mahşere dek anacak, Gönül tortularımız, nûr'unla paklanacak, Andımıza şâhid ol, Ya Hazreti Muhammed.