410 likes | 804 Views
Hz. Peygamber( s.a.s .), Mescid -i Nebevî ve Medine. CIKINCA KARŞIMA CÂNÂNIMIN YEŞİL YURDU GÖZÜM KARARDI, ATILDIM HARÎM-İ CAZİBENE M. AKİF ERSOY. Peygamberimiz (as) beşeriyetin muallimi, insanlığın hidayet rehberidir.
E N D
Hz. Peygamber(s.a.s.), Mescid-i Nebevî ve Medine CIKINCA KARŞIMA CÂNÂNIMIN YEŞİL YURDU GÖZÜM KARARDI, ATILDIM HARÎM-İ CAZİBENE M. AKİF ERSOY
Peygamberimiz (as) beşeriyetin muallimi, insanlığın hidayet rehberidir. • اَلنَّبِىُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِنينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُ اُمَّهَاتُهُمْ • Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü’minlerin analarıdır. (Ahzab 6)
Hz. Peygamberi Sevmek • O’nu sevmek, O’nun izinden gitmekle mümkündür. • قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُوني يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحيمٌ • De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[Âl-i İmran 3/31].
لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَالِدِهِ وَوَلَدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ . Hz. Enes'in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz: “Hiçbiriniz, ben kendisine babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmazsınız.” buyurmuştur.[Buhâri, İman, 8.] . Burada kamil mümin olmanın şartı ancak, Allah ve Rasulünün sevginin bütün mahlukatın sevgisinin üzerinde tutmakla mümkün olabileceği ifade edilmektedir.
Allah ve Rasülünün sevgisi, Müminin ahiret azığıdır. عن أَنس رضي اللَّه عنه أَن أَعرابياً قال لرسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَتَى السَّاعَةُ ؟ قال رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « مَا أَعْدَدْتَ لَهَا ؟ » قال : حُب اللَّهِ ورسولِهِ قال : « أَنْتَ مَعَ مَنْ أَحْبَبْتَ » . • Enes (r.a)’den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Bir bedevi Resûlullah(s.a.s)’e: • – Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. • Efendimiz: • – “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. • – Allah ve Resûlünün sevgisini, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: • – “O halde sen, sevdiğin ile berabersin” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 96.)
O Arkadaşlarını Severdi. Biz de O’nun Sevdiklerini Severiz. • Ashabıma dil uzatmayın. Nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki, sizden biri Uhut dağı kadar altın infak etse, onlardan birinin infak ettiği bir müd’de denk gelmez. (Müslim, F. Sahabe, 221)
MEDİNE-İ MÜNEVVERE • Arap yarımadasının batısında Hicaz bölgesinde Mekke’nin takriben 400 km kadar kuzeyinde ve Kızıldeniz’e 130km uzaklıktadır. • Şehrin kuzeyinde Uhud, güneyinde Ayr dağı bulunmakta, doğu ve batı tarafları da volkanik taşlıklarla çevrilidir. • Medine’nin eski İsmi Yesrib’tir. Yesrib kelimesi; zarar vermek, karıştırmak, kötülemek, bozmak gibi anlamlar ifade eder. Hicretten sonra Hz. Peygamber (as) menfi anlamlar içeren Yesrib yerine hoş ve güzel anlamına gelen Tâbe, Taybe isimlerini kullanmıştır. • Medine’nin diğer isimleri • Tayyibe; Mahabbe; Mahcube; Azra; Cabire; Miskine; Daru’l -Hicre; Daru’l- iman; Daru’s- Süne; Medinetu’r- Resul; Medinetu’n Nebi; Medinetu’l- Münevvere.” İslam Ansiklopedisi. 28 /305 .
“Allah’ım! Bize Medine’mizi, meyvelerimizi, müddümüzü, sa’ımızı bereket üzere bereketle mübarek kıl. Allah’ım! İbrahim senin kulun, peygamberin ve halilindir. Ben de senin kulun ve peygamberinim. O sana Mekke için dua etti. Ben de sana Medine için, onun Mekke hakkında yaptığı duayı bir misli ziyadesiyle aynen yapıyorum”.Müslim. Hacc 473.
“Medine’nin sıkıntılarına ve zorluklarına sabreden ümmetime, kıyamet gününde şefaatçi ve hayır ameline şahit olurum.”Müslim,Hacc 484. Tirmizi. Menakıb.3920 . 67; • “ Medine Şehri demirci körüğü gibidir. Kirlisini, kötüsünü dışarı atar da, halis, temiz olan insanlar Medine’de kalır.”K.Sitte.12/541. • Medine, Mekke ile birlikte iki haremden biri olup, hicretten sonra Allah Rasulü (as); “Hz. İbrahim Mekke’yi harem yaptığı gibi ben de Medine’yi harem kıldım” sözleriyle şehri harem ilan etmiştir. (Buhari, Büyu’ 53)
«Oğlum Medine-i Münevverede evliyaullah gizleniyor. Burada makam, mevki, menzil siliniyor. Buranın hikmeti sırrı budur. Burada etrafı bir tevazu, bir nur, bir esrar perdesi kaplıyor…. Güneşin doğmasıyla, yıldızların silinmesi, şehir ışıklarının sönmesi gibi, veliler velisi, peygamberlerin imamı, Peygamber-i Zişan’ın himmeti, ruhaniyeti, maneviyatı, letaifi örtüyor, burada gizli bir perde var yavrum… • Burada herkes edeple gezsin, herkese hüznü zan etsin diye, böyle bir hal var. Hiç belli olmaz. İşçidir, tamircidir, hamaldır; ama Allah’ın veli kuludur. Aman yavrum, burada kimseye kusur bulma, kendi kusurunu gör. Her gördüğünü Hızır bil, her geceyi Kadir bil oğlum..!» (Hacıveyiszade) • Medine-i Münevverede kimseye kötü denmez. (M.Sami Ramazanoğlu)
Mescidi Nebevinin arsası Sehl ve Suheyl adında iki yetime aitti. Bunlar arsayı karşılıksız vermeyi teklif ettilerse de Hz Peygamber bunu kabul etmedi ve bedeli ödendi. • İlk taş bizzat Hz Peygamber tarafından konularak temel atıldı. Temelde ve duvarların alt kısmında taş kullanılmı, üstüne bir sıra kerpiç çıkılmıştı. • Kıble tarafına arsadan kesilen hurma kütükleri sütun olarak dizilmiş, üzeri hurma dalları, yaprakları ve otlarla kapatılmıştı. • Kıblenin tam aksi tarafında benzer bir gölgelik yapıldı ki buraya Suffe denmiştir. • Başlangıçta Mescidin zemininde kum serili idi. Daha sonra zemine yıkanmış kum serilmiş, çatıda toprakla kapatılmıştı.
Mescidi Nebevinin doğu duvarı boyunca güney kısmından başlayarak Hücre-i Saadet diye adlandırılan küçük odalar sıralanmıştı. Bunlar Hz Peygamberin hanımlarına ait olup başlangıçta iki adet iken daha sonraları sayı dokuza ulaşmıştı. • Bu hücreler, Ömer b. Abdülaziz veya Velid b. Abdülmelik döneminde yıkılıp, Mescide dahil edildi. Bundan dolayı o gün insanlar çok ağladı. O gün Said b. Müseyyeb şöyle diyecekti: Keşke bunları olduğu gibi bıraksalardı da yeni yetişen nesil, Peygamberimizin ne kadar sade yaşadığını görselerdi. Bunları görmek, insanları mal çoğaltma sevdasından vazgeçirebilirdi. (İbni Sa’d Tabakat 1/499)
Üstüvanetü’l-Vüfud: İslamiyetin ilk yıllarından itibaren bütün resmi faaliyetler Mescid-i Nebevide gerçekleşiyordu. Hz. Peygamber çeşitli Arap kabilelerine mensup elçilerini burada, Üstüvanetü’l-Vüfud adı verilen sütunun önünde kabul etmiş, bazı heyetler mescidin içerisinde kurulan çadırlarda ağırlanmıştır. • Üstüvanetü’l-Hares: Üstüvanetü’l- Vüfud’un güney tarafındaki iki numaralı sütundur. Hz. Ali ve emrindeki sahabeler Hz. Peygamberi korumak için burada otururlardı. Hz. Ali, Peygamber Efendimiz’in özel muhafızlığını yapardı. Hz. Ali ilgili hatıralar taşıyan bu sütuna Ali sütunu da denir. • وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ «Allah, seni insanlardan korur.» (Maide 67) ayeti kerimesi nazil olunca muhafız uygulamasına son verilmiştir.
Üstüvanetü’s-Serir: Muhafız sütununun güney tarafındaki üç nolu sütun: Burası Hz Peygamberin itikafa girdiği yerdir. Hz. Peygamber’in itikafa girdiği bu yere İtikaf Sütunu da denir. • Üstüvanetü’t-Tevbe: Bu, büyük sahabi Ebu Lübabe el-Ensari'nin kendini bağlayarak bir nevi tutsak ettiği sütundur. Ebu Lübabe buradayken şöyle adamıştır: "Allaha yemin olsun ki Allah tevbemi kabul edinceye ve Hz. Peygamber (s.a.v.) beni çözerek serbest bırakıncaya kadar kendimi çözmeyeceğim!"
Üstüvanetü Aişe: Hücre-i Saadet tarafından üçüncü ve minber tarafından da üçüncü olan sütun: Hz. Peygamber kıblenin değiştirilmesinden sonra iki yada üç ay süreyle bu sütunun bulunduğu yeri mihrab olarak kullanmıştır. • Hz. Aişe’de sıklıkla burada namaz kılar, sahabe de onun namaz kıldığı yerleri gözetmeye çalışırdı. • Ayrıca Mekke’den gelen Muhacirler burada toplanır ve bir araya gelirlerdi. O’nun için buraya Muhacirin Sütunu da denir.
Minber: • Hz. Peygamaber« Minberimin ayaklarının dayandığı yer cennettendir» buyurmuştur. (Müsned VI 289) • Mescidte önceleri bir hurma kütüğüne yaslanarak cemaate hitap eden Hz. Peygamber için hicretin 7 veya 8. yılında iki basamak ve bir oturma yerinden ibaret 3 basamaklı bir minber yapılmıştı. • Hz. Peygamberden sonra halifeleri kendisine hürmeten minberin en üsteki üçüncü basamağına oturmamışlardır. • Hali hazırdaki minber Sultan III. Murad tarafından 1590 yılında yaptırılmıştır. Hz. Peygamberin mihrabının sağında ve minberinin yerinde yer almaktadır.
Babu’s-Selam: Mescidi Nebevide güneybatı tarafında Hücre-i Saadete giden koridorun başındaki kapıdır. • Bab’u Cibril: Hz. Peygamber Hendek savaşından döndükten sonra Mescidin kapısının yanında, Cebrail (as)ın Beni Kureyza Yahudilerine yapılacak sefer emrini verdiği yer anısına isimlendirilmiştir.
صَلاَةٌ فِي مَسْجِدِي خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ صَلاَةٍ فِيمَا سِوَاهُ. لَا تُشَدُّ الرِّحَالُ إِلَّا إِلَى ثَلَاثَةِ مَسَاجِدَ مَسْجِدِي هَذَا وَمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَسْجِدِ الْأَقْصَى
“Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hariç diğer mescitlerde kılınan namaz’lardan bin kat daha efdaldır.”Müslim; Nesai, Mesacid.4, • “Üç mescitten başka hiçbir mescit için yolculuk yapılmaz; Benim Mescidim, Mescid-i Haram (Kâbe) ve Mescid-i Aksa.”Buhari.Hacc 26. Savm
مَا بَيْنَ مِنْبَرِى وَبَيْتِى رَوْضَةٌ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ
Ravzay-ı Mutahhara • ResuliEkrem mescidinde namaz kılmayı teşvik etmiş eviyle minberi arasındaki bölümün cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu bildirmiştir. • “Benim evimle minberimin arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir.”Buhari F.Medine.11.
RAVZA VE MÜCAVİR KABİRLERİ ZİYARET ADABI • Şüphesiz Allah'ın resulünün yaşadığı mekânları görmek, yürüdüğü yerlerde yürümek, ashabının kabirlerini ziyaret etmek, onlarla ilgili hatıraları yâdetmek, vahyin indiği ve tebliğ edildiği bu kutsal yerlerin havasını solumak, her müslümanın en tatlı özlemidir. • İşte bu duygularla kendisini ziyaret edenler için Resûl-i Ekrem "Beni vefatımdan sonra ziyaret edenler, hayatımda ziyaret etmiş gibidir" (Dârekutnî, II, 278, nr. 192; • "Kabrimi ziyaret edenlere şefaatim sabit bir hak olur“ buyurmuştur. (Beyhaki, Şuâbü'l-îmân, III, 490, nr. 4159)
من زار قبري بعد موتي كان كمن زارني في حياتي
“Kim hac yapar da ölümümden sonra benim kabrimi ziyaret, ederse, beni hayatımda ziyaret etmiş gibi olur.”Beyhaki,V,403. • Resûlullah'ın mübarek cesedini sinesinde saklayan yer, şüphesiz yeryüzünün en şerefli yeridir. Kabr-i saâdeti ziyaret ise, mendup ve müstehap işlerin en üstünü olup Allah'a yaklaşma ve Resûlullah sevgisini gönüllere nakşetmenin en etkili yoludur. • Bu sebeple İslâm bilginleri hacceden her müslümanın hacdan önce veya sonra Resûlullah'ın kabrini ziyaret etmesini vâcip derecesinde önemli saymışlar, bir zaruret bulunmadıkça bunun ihmalini büyük bir gaflet ve duygusuzluk olarak değerlendirmişlerdir.
SakIN TERK-İ EDEPTEN KÛY-İ MAHBÛB-İ HÜDADIR BU, NAZARGÂH-I İLAHİDİR, MAKAM-I MUSTAFADIR BU. NABİ
"Kim, gönlünde beni ziyaretten başka hiçbir düşünce bulunmaksızın, beni ziyarete gelirse, kıyamet günü ona şefaatçi olmak benim üzerimde bir hak olur“.(Taberânî, el-Evsat, V, 275, nr. 4542) buyurmuştur
Yolculuk esnasında çokça salâtü selâm söylenir. Medine uzaktan görülünce: "Allahım, burası senin peygamberinin haremidir, vahyinin indiği mübarek yerdir. Bu kutsal yeri benim için cehennemden korunma, azaptan ve hesaptan güvence kıl!"diye dua edilir. • Medine'de kalınacak yere yerleşildikten sonra • Abdest tazelenir, • Mümkünse gusledilir. • Varsa güzel kokular sürülür • Temiz bir kıyafet (mümkünse beyaz renkli) giyilir • Salavât-ı şerife okunur yaklaştıkça bu salavat arttırılır • Resûlullah(s.a)'ın civarında bulunulduğu ve onun huzuruna varılacağı düşünülerek Mescid-i Nebî'ye gidilir.
- "Bâbüsselâm" veya "Bâbü'l- cibrîl" kapılarının birinden mescide girilir. • - Kerâhet vakti değilse, iki rek`at "tahiyyetü'l-mescid" kılınıp dua edilir. Bu namazın, mümkün olursa"Ravza-i Mutahhara" da kılınması uygun olur.
Tahiyyetü'l-mescid kılınıp istenilen dualar yapıldıktan sonra tevazu, edep ve sükûnetle, kabr-i saâdete yaklaşılıp Resûlullah'a yönelerek, başı hizasında durulur. Resûlullah'ın kendisini görüp sözlerini işittiğini düşünerek ve selâmını kabul buyurup, duasına "âmin" diyeceğini ümit ederek, • "es-Selâmü aleyke yâ seyyidî yâ Resûlellah, es-selâmü aleyke yâ nebiyyallah..." diyerek selamlar. • « Her kim kabrimin başında bana salatü selam getirirse ben onu aracısız olarak işitirim. Her kim de benden uzakta bana salatü selam getirirse melekler onu bana ulaştırır.» (Müsned I, 387, 441, 452)
- Resûlullah'ahayatta iken nasıl hürmet ve tâzim gerekli ise, vefatından sonra da aynı şekilde gereklidir. Resulullah’a vefatından sonra ta’zimde bulunmak, hayatta iken ta’zim etmek gibidir. Vefatından sonra kendisinden nakledilen sözün değeri, bizzat O’nun ağzından işitilen söz gibidir. Nasıl ki, Efendimizin meclisinde O konuşurken orada bulunanların seslerini kısmaları vacip ise, O’nun mübarek sözü okunurken de hazır bulunanların seslerini yükseltmemeleri ve O’na aykırı davranmamaları vaciptir. (Kurtubi)
يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِىِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ • Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider. • İ.Malik’e göre «sesi yükseltme yasağı» kıyamete kadar bakidir. İmam Malik, RavzayıMutahharayı ziyaret ederken yüksek sesle konuşan devrin halifesini yukarıdaki ayeti okuyarak Hz. Peygamberin huzurunda onu saygılı olmaya davet etmiştir. • F. Razi’ye göre «Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin» O’nun huzurunda çok konuşmayın demektir.
اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْPeygamberimize karşı yapılan saygısızlık bir kişinin ömrü boyunca yaptığı hayırlı amelleri zayi edecek kadar büyük bir günahtır. Çünkü Allah’ın elçisine gösterilecek hürmet, O’nu Peygamber olarak gönderen Allah’a hürmet, yine O’na hürmette kusur etmek, Allah’a hürmette kusur etmektir. (Mevdudi)
Bu sebeple Hz. Peygamber ziyaret edilirken • - bağırarak selâm verilmez • - yanında yüksek sesle dua edilmez • - saygısız ve edebe uymayan davranışlarda bulunulmaz • - Hücre-i saâdetin duvarına kadar girilmez • - duvarlarına el sürülüp öpülmez • - etrafı tavaf edilmez • - karşısında eğilinmez. • Bu tür davranışlar mekruhtur ve çirkin bid`atlardır. • Hele kabr-i saâdete karşı secde kesinlikle haramdır.
Sonra bir miktar sağ tarafa ilerlenip Hz. Ebû Bekir'in ve Hz. Ömer'in başı hizasında durulur. Onlara da selâm verilip dua edilir. Daha sonra "Ravza-i Mutahhara"da istenilen dualar yapılır ve namaz kılınır.
MEDİNEDEKİ ZİYARET YERLERİ • KUBA MESCİDİ • UHUD ŞEHİDLİĞİ • KIBLETEYN MESCİDİ • HENDEK • ĞAMAME, HZ. EBU BEKİR, HZ. ALİ MESCİDLERİ • AMBERİYE MESCİDİ • MEDİNE TREN İSTASYONU • BAKİ’ KABRİSTANLIĞI
HÜSEYİN HAZIRLAR EŞREF GÖRGÜLÜGAZİANTEP İL MÜFTÜ YARDIMCISI MANİSA İL VAİZİ