1 / 58

DİL GELİŞİMİ

DİL GELİŞİMİ. Ahmet Yıldız www.kisiselbasari.com. DİL NEDEN ÖNEMLİDİR?.

Download Presentation

DİL GELİŞİMİ

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. DİL GELİŞİMİ Ahmet Yıldız www.kisiselbasari.com

  2. DİL NEDEN ÖNEMLİDİR? Konfüçyus‘asordular: "Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?" Büyük filozof, şöyle cevap verdi: "Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım. Şöyle ki: Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapıla­maz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki dil, çok önemlidir!"

  3. DİL GELİŞİMİNİ BİLMENİN ÖNEMİ ÖRNEK OLAY? Kapı aniden açılır ve Burak kızarmış yüzü, faltaşı gibi açılmış göz­leriyle içeri dalar. Annesini, tutunacak bir etek ya da bir el aradığı besbel­lidir. Annesine çok önemli, çok heyecanlı bir şey söyleyeceği açıktır. Du­dakları devinime geçmişken aniden onu karşısında bulunca donakalır ve ancak koluna dokunur. " Aaa... Aaaaaa...Aaaaan... Aaaaaanneee!"'. Dört yaşındaki Bu­rak "Anne" demek için büyük çaba göstermek zorundadır. Annesi bunu unlar ve yüzü gergin, gözleri umutsuz öylece bakarak, "Ne oldu Burak!" diye norm "Aaıııı, Auııııııtı" "Anne?« Burak hırsla başını sallar. Gözleri öfkeli yaşlarla doludur. "Aaaa... Aaaanne... Aaannee... Mine bbiryıyıyı... yılan bul­du!".

  4. DİL GELİŞİMİNİ BİLMENİN ÖNEMİ ÖRNEK OLAY? Anne, çocuğu kucaklar ve hemen söze karışarak, çocuğun konuş­masını daha da güçleştirmiş olmanın pişmanlığıyla onu yatıştırmaya ve ı/ıhından korkmaması gerektiğini anlatmaya çalışır. Çocuk ayrıntıları an­latırken onu dikkatle dinler ve konuşmanın gittikçe akıcı olduğunu görür. Sonunda yatışan Burak yeniden dışarı çıkar. Anne, telaşlanmıştır ve hemen dil güçlüğü çeken çocuklara öğret­menlik yapan yeğenini telefonla arar. "Şerife, Burak kekelemeye başlıyor galiba" diyerek olayı anlatır. Şerife, " Meraklanma, Burak'ın konuşmasını sık sık duydum, hiç bir sorunu yok. Şu sıralar kendinden büyük çocuklar gibi düşünmeyi ve konuşmayı öğreniyor. Asla kekeme değil" diyerek yatıştırıcı bir yanıt ve­rir. Kısa bir duraklamadan sonra "Henüz değil" diye ekler.

  5. DİL GELİŞİMİNİ BİLMENİN ÖNEMİ ÖRNEK OLAY? Şerife'nin açıklamasına göre, Burak, pek çok çocuğun ara sıra ke­kelediği bir yaştaydı. Uzmanlara göre bu, normal ve akıcı olmayan ko­nuşma dönemidir ve çocuğun büyümesi ile ruhsal gelişmesi arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanır. Çocuk, bileşik sözcükleri ve tümce yapılarını çok hızlı öğrenmekte, bu nedenle de onları ardı ardına sıralamakta biraz güçlük çekmektedir. Konuşabildiğinden daha hızlı düşünmektedir. Hele iki dille büyüyorsa, bunlardan birinde daha yetkin olurken diğerinde ifade güçlüğü çeker. Bu akıcı konuşma güçlükleri de, Burak'taki gibi kesintili iletişime yol açar. Anne- baba da bunun gerçek kekeleme olduğu düşünce­sine kapılır. Ama Şerife "Henüz değil' i" eklemekle ne demek istemişti? Pek çok anne-babamn çocuklarının gelişimi konusunda kuruntu­lara kapılıp, olayı büyüterek bir belirtiyi kalıp haline getirdikleri görülür. Dilsel gelişimin bu doğal dönemi büyütülür ve sorun haline getirilirse, normal akıcı olmayan konuşma kekelemeye dönüşebilir. Bu yüzden ebe­veynler gereksiz kuruntulara kapılmadan çocuklarını izleyerek durumu anlamalı ve ona göre önlem almalıdırlar.

  6. DİL GELİŞİMİ NEDİR? Dil, insana özgü en güçlü iletişim aracıdır. Dil, düşünce ve duyguları anlatmada ve öğrenmede, ilgi alanları, deneyimleri, bilgileri aktarmada; soru sor­mak, emir vermek, istekte bulunmak gibi işlevleri ger­çekleştirmede kullanılan bir araçtır. Dil gelişimi ise, kelimelerin, sayıların, sembollerin kazanılması, sak­lanması ve dilin kurallarına uygun olarak kullanılmasının gelişimi ola­rak tanımlanır.

  7. DİLİN ÖNEMİ VE FONKSİYONU İnsan sosyal bir varlıktır ve toplum içinde yaşar. Bu nedenle top­lumdaki diğer bireylerle ilişki içindedir. Bu ilişkileri kurmak için belirli iletişim araçları gereklidir. Bebekler konuşma dilini kullanmadan önce de iletişim kurabilirler. Ağzını uyarıcıya doğru çevirme refleksi bebeklerde emme ve yemeyle İlgili yeteneğin bir göstergesidir. Çeşitli ağlama türleri acı ağrı, düş kırık­lığı ve yorgunluğun belirtisi olabilir. Sözel bir dil olmayan vücut dili; vücut duruşu, yüz ifadeleri, düzgün ya da gergin kaslar, hareket, göz yaşları, terleme, titreme, sallanma gibi davranış ve tepkileri içermektedir. Dil olmaksızın anlamlı insan ilişkileri geliştirmek olanaksızdır.

  8. DİL VE DÜŞÜNCE Dil ve düşünce, dış dünyayı yöneten kuralları anlama yeteneğini yansıtır; dünyadaki olaylar ve etkileşim sürecinde gelişmek­tedir. Etkileşimi başlatma, sürdürme ve üründen yararlanma, insanların İletişim kurma, bilgileri anlama, üretme ve ifade etme becerisine dayalı­dır. İletişim kurmanın en önemli aracı dildir. Piaget göre dil gelişimi çocuğun bilişsel gelişiminin belirli bir aşamaya ulaşmasının doğal bir sonucudur. Bilişsel gelişimin temelinde dil gelişimi değil, dil gelişiminin temelinde bilişsel gelişim yatar. Düşünme ve iletişim aracı olan dil, aynı zamanda bir öğrenme-öğretme mekanizmasının da aracıdır. İnsanın duygu ve düşünce yapısını oluşturan ve şekillendiren dilin, insanoğlunun yaşadığı evreni anlama ve bu anladıklarını diğerlerine anlatma çabasıyla ortaya çıkmış bir olgu olduğu söylenebilir.

  9. DİL VE İLETİŞİM "Dil" ve "iletişim" kavramları» birbirleriyle ilişkili olmakla beraber eş anlamlı değildirler. Dil işaretten kurulur ve bu işaretlerle bir kişi başkalarına bilgi iletir. İletişim ise, bir organizmanın ürettiği, başka or­ganizmalar için anlamlı olan ve böylelikle onların davranışlarını etkileyen sinyallerden oluşur. Hayvanlardaki iletişim sadece davranış ve hareket­lerle olurken insanlarda, bunların yanı sıra, sözcüklerle, dil kullanarak yapılan bir iletişim de vardır. Bunun için de heceler, sözcükler ve cümle­ler birbirleriyle belli bir ilişki ve sıralama düzeni içinde kullanılıp simge­sel bir anlam taşırlar.

  10. DİL GELİŞİMİNDEKİ İLKELER • Çocuğun dil'i öğrenmesi ve kullanması için aşağıdaki ilkelerin göz önünde tutulması gerekir: • Dil gelişimi, çocuğun olgunluğu ile yaşantılarının bir düzen içinde bulunmasına bağlıdır. • Dil gelişimi çocukların bir şeyler söyleyebileceği ve çocukların bir şeyler söyleyebilmek için güdülendiği bir çevrede mümkündür. • Dil gelişimi, yalnız okul ya da aile içinde değil, çocuğun hayatının bütünü içinde düşünülmelidir. • Çocuğun konuşmasının, bir amaca ulaşmak için gerekli olduğu zamanlarda dil gelişimi daha iyi olmaktadır. • Dil gelişimi her yönüyle bireyseldir, bireyin kendine özgüdür.

  11. Dil olmasaydı acaba iletişim nasıl sağlanırdı?

  12. DİLİN TEMEL BİLEŞENLERİ VE KURALLARI Her dilin kendine özgü kuralları ve temel bileşenler bulunmakta­dır. Bunlar: Sesbirimler, biçimbirimler, sözdizimi, anlam ve kullanımdır. Sesbirim (Phoneme): Bir dildeki en küçük birimdir. Dile bağlı ola­rak 20 ile 60 arasında sesbirim olabilir. Sesbirimleri alfabedeki harflerden daha çoktur. Çünkü bazı harflerin birleşimleri farklı sesbirimlerini oluş­turmaktadır. Biçimbirimler(Morp7ıemes): Bir dildeki en küçük anlam birimleri­dir. "Biçim" ya da "ifade" gibi tek sözcüklerden ya da "yaz-gülü" gibi başka biçimbirimlerin birleşiminden de üretilebilir. Bu birleşimlerin bir kurala göre ve belli bir sırada olması gerekmektedir. Sözdizimi (Syntax): Söz dizimi sesbirimler inin biçimbirimler le, bi­çimbirimlerin sözcüklerle, sözcüklerin de kabul edilebilir bir anlatım oluşturmak için sözcük öbekleri ve cümlelerle birleştiği kurallar sistemi­dir Örneğin, "Selin okula başladı" şeklinde kurulmuş cümlede kurallı bir dizim söz konusudur.

  13. DİLİN TEMEL BİLEŞENLERİ VE KURALLARI Anlam (Semantik): Sözcük ve cümlelerin anlamlarıyla ilgilidir. Sözcüklerin düzgün bir şekilde kullanılmasını sağlar. Çocuk söylenişleri aynı ama anlamları farklı olan kelimeleri öğrenir. Örneğin çocuk, yaz sözcüğünün mevsimi mi yoksa yazma eylemini mi ifade ettiğini kavrar. Kullanım (Pragmatik): Dilin günlük kullanımı anlamına gelmek­tedir. Çocuklar yetişkinlerle ve yaşıtlarıyla konuşurken hangi sözcükleri kullanacaklarını ve ses tonlarının nasıl olması gerektiğini öğrenirler. Kullanım bilgisi aynı zamanda anlamlı bir iletişim kurabilme, bir olayı betimleyebilme, bir şeyi açıklayabilme yeteneği anlamına gelmektedir. Ancak sözcüklerin ve cümlelerin doğru kullanımını bilmek yeterli değil­dir. Bu bilgileri belirli durumlara uygulayabilmek de gerekir.

  14. DİL GELİŞİM KURAMLARI Psikologlar dil kazanımıyla ilgili dört ayrı görüş ifade etmişlerdir. Bunlar; davranışçı, sosyal öğrenmeci, bilişsel ve biyolojik (psiko-linguistik) kuramlardır.

  15. DİL GELİŞİM KURAMLARI Davranışçı Kuram Davranışçı kuram, dilin pekiştireç aracılığıyla öğrenildiğini savu­nur. Skinner'e göre konuşma tıpkı diğer davranışlarda olduğu gibi ko­şullanma yoluyla kazanılmaktadır. bebekler sesleri tekrar ederken çevrelerinde kullanılan dildeki kelimelere benzer sesler çı­kardıklarında yetişkinler tarafından gülümseme, övgü sözleri ya da ku­cağa alma gibi davranışlarla pekiştirilirler. Böylece bebekler kendilerini İstedikleri sonuca götüren sesleri ayırt ederek tekrar ederler. Bu tekrarlar Sunucunda da konuşulan dili öğrenmeye başlarlar. Bebeklerin çıkardık­ları uygun sesler pekiştirildikçe tekrarlanma olasılıkları artar. Bu görüş dilin sadece çevreden verilen pekiştireçlerle geliştiğini söyleyerek dil ka/anımında biyolojik yapının etkisini göz ardı etmesi nedeniyle dil ge­lişimini bütün yönleriyle açıklamada yetersiz kalmaktadır.

  16. DİL GELİŞİM KURAMLARI Sosyal Öğrenme Kuramı Bandura, dilin taklit ve tekrar aracılığıyla öğre­nildiğini savunmaktadır. Sosyal öğrenme kuramına göre çocuklar çevrelerindeki insanların konuşmalarını duyar ve sesleri taklit eder. Ana babalar çocuklarına çeşitli nesneleri gösterip onları adlandırırlar. Çocuklarda bu adları ebeveynlerin söylediği şekliyle tekrarlarlar. Bir başka deyiş­le onların söylediklerini taklit ederler. Böylece dil, anne babanın model olması, çocuğun taklit etmesi, pekiştireçler ve düzeltici geribildirimlerle kazanılır. Örneğin, çocuğuna yemek yediren anne, yiyecekleri "süt", "ekmek" ve "peynir" diye adlandırarak çocuğuna tekrar ettirir. Çocuğun doğru kelimeleri ödüllendirilir, yanlışlar ise doğru bir şekilde tamamlatı­larak tekrar ettirilir. Bu şekilde çocuk taklit yoluyla öğrenmiş olur.

  17. DİL GELİŞİM KURAMLARI Bilişsel Kuram Bilişsel kuram, dilin dış dünyaya ilişkin bilişsel izlenimler yoluyla geliştiğini bu nedenle bilişsel geliş bir sonucu olduğunu vurgular. Piaget, dil ve düşüme arasında çok sıkı bir ilişki olduğunu düşünür. Pİaget'ye göre dil bireyin biliş düzeyini yansıtır. Dil önemli bir iletişim aracıdır ama düşünmenin gelişimine katkı sağlamaz. Örneğin sağır bir insan hiç konuşamayabilir ama kavramları geliştirir, sorunlarını çözer. Sağır bir çocuğun mantığı, işiten bir çocuğun mantığıyla kıyaslanabilir ölçüde gelişebilir. Piaget'yegöre, çocuğun duyu-devinim yoluyla düşünceleri gelişmekte, gelişen bu düşünceler konuşmalara yansımakta­dır

  18. DİL GELİŞİM KURAMLARI Biyolojik (Psiko-Linguistik) Kuram Dil gelişimini biyolojik ve psikolojik temellerden yola çıkarak açık­layan kuramcılara psiko-linguistik kuramcılar denmektedir. Bu kuram, insanların kalıtsal ve örtük bir dilbilgisel yapıyla doğduklarını, çocukla­rın dili doğumdan sonraki belli bir yaş döneminde öğrenebilmelerinin, bu kalıtsal ve örtük yapıya bağlı olduğunu savunur. En çok kabul gören bu yaklaşım dil gelişimini biyolojik temellere bağlar. Bu görüşün öncüle­ri, Chomsky ve Lenneberg gibi dil bilimcilerdir. Bu bilim adamları dil gelişimini biyolojik ve psikolojik temellere bağlayarak, çevrenin etkisini de göz ardı etmemektedirler.

  19. DİL GELİŞİM KURAMLARI Biyolojik (Psiko-Linguistik) Kuram Chomsky (1980), bebeklerin dil edinimine olanak veren bir donanımla dünyaya geldiklerini ve böylece doğuştan getirdikleri dil edinimi yete­neğinin bebeklere konuşmaları dinleme, sesleri ve ses örüntülerini taklit etme olanağı sağladığını ileri sürmektedir. Dil gelişimi, olgunlaşmaya dayalı olan nörolojik değişimlere koşut olarak gerçekleşmektedir. Do­ğuştan dili öğrenmek için getirilen özel bir mekanizma çocuğun çevre­sinde konuşulan dili içselleştirmesini, kuralları anlayarak öğrenmesini ve daha sonra da uygun dilbilgisi kuralları ile konuşabilmesini sağlar. Bu mekanizma sayesinde tüm çocuklar aynı aşamalardan geçerek, biyolojik olarak belli bir olgunluk düzeyine geldiklerinde, tıpkı yürümeyi öğrenir gibi konuşmayı öğrenmektedirler. Chomsky'ye göre dilin derin ve yü­zeysel olmak üzere iki çeşit yapısı vardır. Derin yapı, yazılı ve sözlü bi­çimdeki bir cümlenin soyut anlamıyla ilgilidir ve konuşmanın söylemek istediği anlamı, niyeti içerir. Yüzeysel yapı ise, cümlenin gramer özellikleriyle ilgili olup telaffuz edilen sözcükleri içerir. Çocuklar dil öğrenirken önce soyut olarak seslerin anlamlarını kavrar, daha sonra onları yüzeysel yapılar haline dönüştürülürler

  20. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ • 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) • 2. Tek sözcük evresi • 3. Telgrafikkonuşma • 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Ağlama evresi (0-2 ay): Bu evrede ileriye temel teşkil edecek sesleri bilinçsizce çıkarır. Ağlama yeni doğanın çıkardığı ilk sestir. Ağlama ön­celikli olarak solunum refleksidir. Daha sonraları, sırasıyla gereksinimlerin (açlık, rahatsızlık) ve duyguların (korku, huzursuzluk) sessel anlatımı, oyun ve son olarak da doğal bir tepkinin istemli kullanımı olarak karşımı­za çıkmaktadır. Başlangıçla çocuğun ağlaması bir iletişim aracı, bir dil ola ı ak ortaya çıkmaz. Ağlamanın bir dil olarak ortaya çıkmasını sağlayan ve çocuğun bir iletişim aracı olarak algılamasına neden olan çocuğun çev­resinde bulunan kişilerdir. Çocuğun herhangi bir şekilde ve herhangi bir nedenle ağlaması durumunda annenin tepki göstermesi, jestleri ve mimik-leriyle onun gereksinimlerini saptamaya çalışması, çocuğun bu bağırma işleminin bir ileti (mesaj) olduğunu anlamasına neden olur.

  21. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ • 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) • 2. Tek sözcük evresi • 3. Telgrafikkonuşma • 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Babıldama evresi (3-5 ay): Babıldama bir ünlü ile bir ünsüzden oluşan heceleri seslendirebildiği evredir. Örneğin; de, de; ba, ba; da, da; ma, ma gibi. Bu evrede bebekler birçok ses çıkarmakta ve anne-babanın tepkisine göre onları tekrar etmektedir. Babıldamalarınçoğu anlamsız­dır. Sağır bebeklerin bile babıldamaları, babıldamanın ses taklidi yoluyla gerçekleşmediğini göstermektedir. Hatta Chomsky'ye göre bu dönem­deki bebekler dünya dillerindeki tüm sesleri çıkarmaktadır.

  22. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ • 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) • 2. Tek sözcük evresi • 3. Telgrafikkonuşma • 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay): Konuşma organlarının ol­gunlaştığı evredir. Kullanılmayan sesler giderek yok olur ve ailenin kul­landığı sesler iki yıl içinde ilk sözcükleri oluşturur. Bebekler sıklıkla ba­ba, ma-ma gibi tekrarlanan hecelerle birlikte tek hecelerden oluşan ilk sözcüklerini de söylemektedirler. Bu süreç sırasında aile gülümseyerek, onu ödüllendirerek daha fazla ses çıkarmasını sağlayabilir. Bir yaşına doğru ilk kelimeyi söylerler. Konuşma ve yürüme birbirine eş ya da yakın zamanda olur (12-15 ay arası) Bir yaşından sonra bebeklerin, yü­rümek için çaba göstermesi yüzünden konuşmalarında duraklama görü­lür. Bu duraklama geçicidir.

  23. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ • 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) • 2. Tek sözcük evresi 12-18 ay • 3. Telgrafikkonuşma • 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Tek Sözcük Evresi (12-18 ay): Konuşma açısından kritik bir dönemdir. Bu dö­nemde çocuğun ilgisi konuşmaktan çok çevreye yöne­liktir. Çocukların ilk başlarda çıkardıkları tek sözcük­ler çok anlamlıdır ve bir sözcükle her şeyi anlatmaya çalışırlar. Çocuklar özel sesleri tek bir sözcükle kullanarak anlamlı ünite­ler oluşturacak şekilde birleştirirler. Bunlara morgemdenilir. Morgemlerin büyük bir kısmı günlük konuşmalarda kullanılan kelime­lerdir. Örneğin bir bebek "şeker" dediğinde bunun "anne bana şeker ver" ya da "şeker istiyorum" anlamında söylediği annesi tarafından an­laşılır. Bir yaşlarında çocukların çoğu, bir ile üç arasında sözcük kulla­narak anlaşılabilir bir biçimde konuşurlar. Çocuklar bu dönemde genel­likle "bay bay" gibi bazı durumla ilgili tek sözcükleri kullanabilmektedirler

  24. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ • 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) • 2. Tek sözcük evresi 12-18 ay • 3. Telgrafikkonuşma • 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Anne yada baba ilk söylenen sözcükler arasındadır. 18 aylık bir çocuğun sözcük dağarcığı 3 İle 90 arasındadır. Bu sözcükler genellikle Nesnelere (araba), hayvanlara (köpek), giysilere (ayakkabı), vücut parçalarına (göz) ya da önemli kişilere (anne) ait adlardır. Çocuğun yeni sözcükler öğrenmesinde anne ve babasıyla etkileşiminin rolü büyüktür. Anne Babalar Bu Durumda Neler Yapmalıdır? Beynin sol yarım küresinde konuşma alanı vardır. Bu .ilanda herhangi bir örselenme olursa konuşma eylemi gerçekleşmez. Çocuklar öncelikle sesli harfleri kullanırlar. Temel gereksi­nimleri için konuşmak zorundadırlar. Bazı kelimelere duygusal anlamlar yükler. Çocuklar ilk kelimeleri 12-15 ay arasında kul­lanırlar ve devamlı olarak tekrarlarlar. İlk kelimeler genellikle isimlerdir. Zamirler en sonra ortaya çıkar başlangıçta cümleleri kelimelerle ifade ederler; örneğin çocuk "su" dediği zaman, "bana su ver" demektedir.

  25. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ • 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) • 2. Tek sözcük evresi 12-18 ay • 3. Telgrafikkonuşma • 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Anne Babalar Bu Durumda Neler Yapmalıdır? Bazı aileler çocuklarına zaman ayırarak onlarla sürekli konuşurlar. Konuşma esnasında nesneleri adlandırır ve tekrarlarlar. Çocuğa sorular sorup, kısa cümlelerle iletişim kurmaya çalışırlar. Bütün bu etkileşimler çocukların iki yaşından sonra şaşırtıcı bir şekilde ürettikleri sözcüklerin artmasına neden olur. Beynin sol yarım küresinde konuşma alanı vardır. Bu .ilanda herhangi bir örselenme olursa konuşma eylemi gerçekleşmez. Çocuklar öncelikle sesli harfleri kullanırlar. Temel gereksi­nimleri için konuşmak zorundadırlar. Çocuklar ilk kelimeleri 12-15 ay arasında kul­lanırlar ve devamlı olarak tekrarlarlar. İlk kelimeler genellikle isimlerdir. Zamirler en sonra ortaya çıkar başlangıçta cümleleri kelimelerle ifade ederler; örneğin çocuk "su" dediği zaman, "bana su ver" demektedir.

  26. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ • 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) • 2. Tek sözcük evresi 12-18 ay • 3. Telgrafik konuşma 18-24 ay • 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. Telgrafik Konuşma, (İki Kelime / Kelimelerin Birleştirilmesi Dönemi 18-24 ay) Yaşamın ikinci yılında kelime haznesi hızla artar. İki sözcüklü an­latımlar 18- 24 aylıkken başlar. İki yaş civarında çoğu bebek elli kelime kullanırken bazıları daha fazla kullanabilir. 1,5- 2 yaş arası iki kelimeyi peş peşe söyleyerek cümlecikler oluşturur. 2 yaşından sonra iki kelimeyi bileştirerek basit cümleler kurmaya başlarlar. Sözcüklerin sonuna -yor veya -dı eki getirebilirler. "Baba gidiyor", "mama bitti" örneklerinde olduğu gibi kelimeleri birleştirmeye çalışırlar. Telgrafikkonuşma, telgraf iletilerinde olduğu gibi, gereksiz sözcük ve bağlaçlara yer verilmeksizin iki, üç ya da daha farklı sayıda sözcüğün anlamlı bir ileti oluşturacak biçimde kullanılmasıyla gerçekleşen konuşmadır. "Baba para ver Tuğçe", "Anne su" örneklerindeki anlatımlar telgrafik konuşma cümle­leridir.

  27. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ • 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) • 2. Tek sözcük evresi • 3. Telgrafik konuşma 18-24 ay • 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. (24-60 ay/ 2-5 yaş) İlk Gramer Süreci (24-60 ay/ 2-5 yaş) 2,5- 3 yaş civarında çocukların kelime dağ kelime sa­yım yaklaşık olarak 1000'i bulur Gramer yapısı hızla gelişir. Konuşma çok akıcı olmasa da üç-dört ya da daha fazla kelimeyle cümleler kurulur. Daha sonra konuşulan dilin tüm gramer özellikleri kazanılır. Özne, fiil, sıfat, uygun şekilde sıralanmaya başlar. Zamirler göreceli olarak daha geç 2,5 yaşın­da "ben" ve "sen" zamirlerinin anlamlarını anlamaya başlar. Çocuklar ben" zamirini daha önce ve daha çok kullanmaktadır. 3 yaşında da za­mirleri sürekli olarak kullanmaya başlar. "Sen ve o" zamirlerinin kullanı­lışı toplumsallaşma belirtisidir. Her cümlenin özne ve yüklemi vardır ve çok az bir dilbilgisi yanlışı görülür. Çocuğun konuşması, söz dizimi açısından hala yetişkin konuşmasından farklıdır. Örneğin, o güzel bir bebek, oku kitabımı, baba nerede, beni bakkala götür gibi.

  28. DİL GELİŞİM DÖNEMLERİ • 1. Agulama süreci (Ağlama evresi (0-2 ay)-Babıldama evresi (3-5 ay)-Çağıldama- Heceleme evresi (6-12 ay)) • 2. Tek sözcük evresi • 3. Telgrafik konuşma 18-24 ay • 4. İlk gramer süreci aşamalarından oluşur. (24-60 ay/ 2-5 yaş) Çocuklar 3 yaşlarında büyüme hataları adı verilen kuralların yanlış genellemeleriniyapabilirler. Bu durum, aşırı kurallaştırma veya eksik kurallaştırma şeklindeolabilir. Aşırı kurallaştırma, kuralları ilişkili olan ve olmayan bütün durumlara uygulama eğilimidir. Örneğin, anne uçakta çocuktan susmasını istemiştir. O sırada çocuğa herhangi bir şey isteyip istemediğini soran hostese de cevap vermez. Eksik kurallaştırma, kuralları yalnızca öğrenilen örnekle sınırlı olarak kullanma eğilimidir. Örneğin, bir çocuğun yalnızıca evdekilere günaydın deyip, kreşteki öğretmenine günaydın dememesi. 4-5 yaşları arasında cümleler ortalama dört-beş sözcükten oluşur. Üzerinde, altında, içinde, üstünde, aşağı, burada gibi yer belirten kelimeleri ve edatları kullanabilirler. 5-6 yaşlarındaki çocuklar, altı-sekiz sözcükten oluşan cümleler kurarlarken, 6-7 yaşındaki çocukların konuşmaları yetişkinlerin konuşmalarına benzemektedir.

  29. Yaşamın İlk Altı Yılındaki Dil Gelişiminde Görülan Özellikler ve Önerilen Aktiviteler

  30. Yaşamın İlk Altı Yılındaki Dil Gelişiminde Görülan Özellikler ve Önerilen Aktiviteler

  31. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Öğrenme ve Olgunlaşma Genel olarak olgunlaşma ve öğrenmeyle ilgili öğeler, ço­cuğun ilk dil gelişiminde önemli rol oynarlar. Çocuğun dili akıcı bir şekilde kullanabilir bir hale gelmesi için bir olgunluk düzeyine gelmesi ve nitelikli bir öğrenme sürecinden geçmesi gerekir. Sosyo-Ekonomik Durum Çeşitli araştırmalar, yüksek sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerden gelen çocukların, fakir ailelere kıyasla, cümle uzunluğu, soru sayısı, ke­lime haznesi bakımından daha üstün olduklarını göstermiştir. Bu fark kısmen, daha yüksek bir zeka seviyesine bağlanabilirse de, eşit zekaya sahip çocuklarda bile, yüksek sosyo-ekonomik gruplardan gelen çocuk­ların daha elverişli ortamlarda yetiştikleri söylenebilir. Ana-babasıyla daha uzun süre birlikte olan çocuk düzgün konuşur. Sosyo-ekonomik düzeyi daha yüksek olan aileler iyi konuşmaya daha çok önem verdikle­rinden çocuklarına daha iyi model olurlar ve çocuklarının çabuk ve düz­gün konuşabilmesi için çaba harcarlar.

  32. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Konuşmaya Teşvik Kendileriyle konuşulan ve ilgi gösterilen çocuklar, konuşmak için cesaretlendirilirler. Okulöncesi çocuğa kitap okunduğunda, TV seyret­mesine izin verildiğinde ve oyun guruplarına sokulduğunda konuşmak için daha çok cesaretlenmektedir. Çocuk söylediği sözcük anlaşılmadığı ya da komik görülüp gülündüğü zaman konuşma cesareti kırılır. Bu yüzden çocukların konuşmada yaptıkları hatalara gülmemek, onlarla alay edilmesini önlemek gerekir. Cinsiyet Bazı araştırmalar, ilk dil gelişiminde konuşma miktarı, konuşmada kullanılan kelime çeşidi, cümlenin gramer yönünden doğruluğu gibi konularda kızların erkeklerden ilerde olduklarını göstermiştir. Erkek çocuklar her zaman kızlara göre daha geride kalırlar. Onların cümleleri daha kısa ve daha çok yanlışlı, sözcük dağarcıkları ise daha kısırdır.

  33. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Aile İlişkileri Bakımevlerinde büyüyen çocuklar, aile içinde büyüyen çocuklara inanla daha çok ağlarlar takat daha az hecelerler. Bu çocukların konuş­mayı daha geç öğrenmeleri, göstermiştir ki, sıkı kişisel ilişkiler dil geli­şiminde önemli bir etkendir. Aile bireyleri (özellikle anne) ile çocuk ara­mdaki sağlıklı ilişkiler dil gelişimini oldukça etkiler. Ailenin genişliği de önemlidir. Ailede tek olan çocuk daha çabuk, iyi ve düzgün konuşma olanağına sahiptir. Çünkü tek çocuk ailenin ilgi merkezidir, bu yüzden çocukla konuşmak için aile yeterince zaman ayırır.

  34. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER İki Dillilik İki ayrı dilin konuşulduğu ortamlarda yaşayan ya da iki dil öğrenmek zorunda kalan çocuklar başlangıçta tek dili öğrenen çocuğa göre daha yavaş bir gelişim gösterirler. Küçük çocukların yabancı dilin ses ve duyuş özelliklerine karşı çok keskin bir kulakları olduğu, daha ileri yaşlarda ise çocukların ve büyüklerin dil öğrenirken daha çok dilbilgisi, kavram ve anlam üstünde durdukları ve bu nedenle ikinci bir dilin öğrenilmesinde küçük çocukların daha üstün bir durumda oldukları ileri si inilmektedir.

  35. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER İkiz olma İkizlerin iki-beş yaşları arasında, tek çocuklardan daha yavaş bir dil gelişimi gösterdikleri Davis (1937) tarafından ortaya konmuştur, ikiz­lerin, birbirleriyle daha az kelime kullanarak anlaştıkları görülmüştür. Aynı şeyleri anlatmak için daha çok kelime kullanmaları gerekirken, kendi aralarında el-kol işaretleri, jestler, tek kelimelerden kurulu cümle­ler, mırıldanmalar ve benzeri eylemler normal konuşmalarda yer alan kelime ve cümlelerin yerini kolayca alarak ikizlerin konuşmasını gecik­tirmektedir.

  36. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Sağlık Şiddetli ve uzun süreli hastalıklar çocuğun konuşmasını, bir ya da iki yıl geciktirebilir. Hastalık nedeniyle başkalarıyla iletişiminin kısıt­lanması da konuşmanın gecikmesine neden olabilir. Ayrıca böyle du­rumlarda, çocuk konuşmaya daha az teşvik edilerek, her istediği hemen yapılır. Böylece bir süre sonra daha bir şey söylemeden istediklerinin yapıldığını gören çocuk, konuşma ihtiyacı duymadığı için akranlarından geri kalabilir, Dil, dudak ve çene yapısındaki yapısal problemler de dil gelişimini olumsuz etkiler.21

  37. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Zeka Çeşitli araştırmacılar tarafından, dil yeteneği ile zihin yeteneği ara­sında doğrusal bir ilişkinin olduğu kabul edilmektedir. Ancak, çocuk dili iyi bildiği için mi zeka düzeyi yüksek çıkmaktadır, yoksa zeka düzeyi yüksek olduğu için mi dili iyi bilmektedir sorusuna kesin bir cevap veri­lememektedir. Piagetise bu sorunun cevabını "dil gelişiminin temelini bilişsel gelişim oluşturmaktadır" diyerek yanıtlamaktadır. Düşünmek ile konuşmak arasında çok sıkı bir ilişkinin bulunduğu; düşünmenin sessiz konuşmak, konuşmanın ise düşünceleri seslendirmek olduğu ileri sü­rülmektedir. Erken konuşan çocukların zekaca üstün oldukları ileri sü­rülmüştür. Gardner'ınçoklu zeka kuramında dil (sözel) zekası, bir çok boyuttan oluşan zekanın sadece bir boyutunu oluşturmaktadır. Bu kurama göre tanımlanan sekiz zeka boyutundan biri olarak dil zekası gelişmiş kişile­rin tamamında diğer zeka boyutlarının da aynı düzeyde gelişmiş olaca­ğını söylemenin çok doğru olmayacağı vurgulanmaktadır.

  38. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Oyun Çocuk için oyunun temel işlevi dünyaya uyum sağlamasını kolay­laştırmaktır. Çocuk gerçek dünyanın ne olduğunu onunla oynayarak anlar. İstemediği durumlarda oyun oynayarak başa çıkar. Dil, Kavram v.b. Gelişimlerinin temel taşlarını oyun yoluyla kurar. Çeşitli toplumsal rolleri oyun yoluyla dener. Gerçek dünyada her zaman hazır bulamadığı uyarıcıları oyun yoluyla bulur.

  39. DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER MEVLANA TARAFINDAN AKTARILAN BİR ALINTI Dilci ile Dümenci Gramer üstadı güverteye çıkıp, -Gramer bilir misin sen ey dümenci? demiş. Ne desin garip dümenci, -Bilmem üstadım, yanıtını vermiş. Banım üzerine bizim bilgin: -Eyvah! demiş kibirli, -Gitti ömrünün yarısı! İçerlemiş bu söze dümenci, ama belli etmemiş. Az sonra bir fırtına patlamış, bir fırtına ki, Ne direk kalmış gemide, ne de yelken. Dümenci koşup üstada sormuş: -Muhterem, yüzme bilir misin sen ? Bilgin, şaşkın: -Yok, demiş, Suyun üstünde bile duramam! -Eyvah, demiş dümenci, Gitti ömrünün tamamı!

  40. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ KONUŞMA GECİKMESİ NEDENLERİNDEN BAZILARI:- İşitme kayıpları: (Doğuştan, kalıcı tipte işitme kayıpları olabileceği gibi orta kulakta sıvı birikmesi ile birlikte görülen geçici işitme kayıpları olabilir.) Kalıcı tip işitme kayıpları, işitme cihazı ya da koklearimplant gibi yöntemler ile rehabilite edilmekte ve eğitim ve terapi ile konuşma ve dil gelişimi sağlanmaktadır. - Nörolojik hastalıklar: (Motor ve mental gelişim gerilikleri, Down Sendromu) Bu grupta yer alan çocuklar özel eğitim ve konuşma ve dil terapisi yardımına gerek duyarlar. - Otistik spektrum bozuklukları: Konuşma gecikmesi dışında başka alanlarda da problem dikkati çeker. Sosyalleşmede zorluk, çevre ile iletişim kurmak istememek, birlikte oyun oynayamamak gibi. - Dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye bağlı konuşma gecikmesi: Çok erken dönemde dikkat ile ilgili problemler tam olarak yanılanamasa bile konuşma gecikmesi nedeni ile çocuktaki sıkıntılar dikkati çeker. - Çevresel koşullar: Çevresel koşullara bağlı olarak, uyaran eksikliğinden kaynaklanan konuşma ve dil gecikmesi.

  41. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ Konuşmanın niteliğini etkileyen her türlü olağan dışı aksaklık konuşma akışının bozukluğudur. Dil ve konuşma bozuklukları birçok şekilde ortaya çıkmaktadır. Dil ve konuşma bozukluklarını aşağıdaki şekilde sınıflandırmak mümkündür;  Dil Bozuklukları o Gecikmiş Dil o Söz Yitimi o Belirli Dil Yetersizlikleri  Diğer Dil ve Konuşma Bozuklukları o Beyin Felci ile İlgili Dil ve Konuşma Bozuklukları o İşitme Bozukluğuna Bağlı Konuşma Bozuklukları o Yarık Damak ve Yarık Dudakla İlgili Konuşma Bozuklukları o Zekâ Geriliği, Öğrenme Bozukluğu ve Duygusal Problemlere Bağlı Dil Bozuklukları  Bilingualizm ve Yöresel Konuşmalara Bağlı Dil Bozuklukları  Konuşma Bozuklukları o Söyleyiş Bozuklukları ( Artikülâsyon Bozuklukları) - Atlama ( Sesin Düşürülmesi) - Yerine Koyma ( Sesin Değiştirilmesi) - Sesin Eklenmesi - Sesin Bozulması oSes Bozuklukları - Ses Perdesi Bozuklukları - Ses Yüksekliği Bozuklukları - Ses Kalitesi Bozuklukları oKonuşma Akışındaki Bozukluklar - Acele-Karmaşık Konuşma - Kekemelik

  42. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ  Söyleyiş(Artikülâsyon) Bozuklukları Artikülâsyon, nefesin gırtlaktan çıktıktan sonra yutak, ağız ve burundan oluşan üçüncü ekip organlarında (Dil, damak, diş, dudak) konuşma dilimizin geleneksel seslerine dönüşüp biçimlenmesidir. Artikülâsyon teriminin yanı sıra boğumlama, eklemleme, telaffuz ya da oynaklamaterimleri de kullanılır. Söyleyiş bozuklukları, konuşanın söyleyişinde değil, dinleyenin kulağındadır. Diğer bir değişle dinleyici, konuşma seslerini; yer değiştirmiş, atlanmış, eklemeler ve çarpıtmalar yapılmış gibi algılıyorsa söyleyiş bozukluğu var demektir. Konuşan kişi ses birimlerini (fonemleri) nasıl çıkarırsa çıkarsın, işitenlere yanlış gelmedikçe fonemler doğru söylenmiş sayılmaktadır. Artikülâsyon bozukluğu dört değişik türde görülür:

  43. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ  Söyleyiş(Artikülâsyon) Bozuklukları  Atlama( Sesin Düşürülmesi) Atlama ( Omissions) yanlışlarında sözcüklerin yalnızca bir kısmı söylenir. “Araba” yerine “arba”, “Havlu” yerine “avlu”, “Saat” yerine “Sat” örneklerinde olduğu gibi bazı sesler düşürülmektedir.  Yerine Koyma (Sesin Değiştirilmesi) Sesin değiştirilmesi ( Substitutions) sık görülen artikülasyon bozukluklarındandır. Sözcük içinde çıkarılması güç gelen bir ses, çıkarılması kolay gelen bir sesle değiştirilir.”Çizgi” yerine “Çisgi”, “Para” yerine “Paya” gibi ses değişiklikleri görülür. Bazen de sözcük içindeki seslerin yer değiştirmesi olabilir. “Kitap” yerine “Kipat” örneğinde olduğu gibi…  Sesin Eklenmesi ( Additions) Sözcüğün aslında bulunmayan başka seslerin eklenerek söylenmesidir. Genellikle birbiri ardına gelen iki ünsüzün arasına bir ünlü ekleyerek söylenmesi şeklinde görülür. “Saat” yerine “Sahat”, “Spor” yerine “Sipor”, “Recep” yerine “İrecep” gibi…

  44. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ  Söyleyiş(Artikülâsyon) Bozuklukları  Sesin Bozulması ( Distortions) Sesin bozulması ( Çarpıtmalar) durumunda sesler tam doğru olmamakla birlikte gerçeğine yakındır. Ses, konuşma dilinde olmayan yeni bir ses olarak çıkarılır. “Gelir” yerine “Gelix”-“Geliy” ya da “Gelüm” gibi… Daha çok yöresel olarak çıkarılan sesler buna örnek teşkil eder.  Ses Bozuklukları ( Voice Disorders) İnsan sesinin üç özelliği vardır; ses perdesi, yüksekliği ve kalitesi. Bu üç özellikteki bozukluklar konuşan ve dinleyen için estetik açıdan rahatsız edicidir ve iletişime engel olur. Sesleme(fonasyon) bozuklukları özellikle erken çocukluk döneminde ve ilköğretim çağındaki çocuklarda sık rastlanan bir bozukluktur. Bunun temel nedeni de bu yaş grubu çocukların oyunda ve etkinlikler esnasında aşırı yüksek sesle konuşmaları ya da bağırmalarıdır.

  45. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ  Söyleyiş(Artikülâsyon) Bozuklukları  Ses Perdesi Kişinin sesi perde bakımından yaşına ve cinsiyetine göre olması gerekenden daha alçak (pes) ya da yüksek (tiz) olursa toplumsal açıdan engellemelerle karşılaşır ve iletişimi zayıflar. Normal konuşmada yüksek ve alçak tonlar arasında yumuşak geçişler vardır. Bu Bperdegeçişleri vurgulamayı sağlar ve konuşmayı monotonluktan kurtarır. Ses perdesi kırılmaları adölesan dönemde yaygındır. Sonraki yaşlarda devam etmesi iletişim sorunları yaratabilir.  Ses Yüksekliği Çok zayıf ya da fazla yumuşatılmış bir ses belli uzaklıktan ve gürültülü ortamlarda anlaşılmayı güçleştirir. Çok yüksek ses ise, özellikle hoş olmayan bir ses niteliği varsa, dinleyici açısından rahatsız edici olmaktadır.  Ses Kalitesi / Tonu Ses kalitesini tanımlamada genizsizlik (nazality) ve boğukluk (hoarseness) özellikleri dikkate alınır. Genizsizlik, burun boşluğundan geçen havanın miktarı ve tınlama (rezonans) için burun boşluğunun ne ölçüde kullanıldığıyla ilgilidir. Bir kişinin sesinin kronik şekilde boğuk olması ciddi larynx (gırtlak) sorunu olduğuna işaret etmektedir. Kronik boğuk sesli kişi bir uzmana gösterilmelidir.

  46. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ  Söyleyiş(Artikülâsyon) Bozuklukları  Konuşma Akışındaki Bozukluklar Bir konuşmanın akışı, süre, hız, ritim ve akıcılık içerir. Konuşma akışında duraksamalar konuşmacının anlaşılmasını güçleştirir. Bu durum dikkati çekecek kadar sık ve yaygın olduğunda bozukluk olarak kabul edilir.  Acele-karmaşık konuşma Çoğunlukla kekemelik ile karıştırılan bu durum, aşırı konuşma hızı ile birlikte düzensiz cümle yapısını, söyleyiş problemlerini içerdiği gibi kekemeliğin problemi olan konuşmaya başlama güçlüğünü de içerir. Acele-karmaşık konuşanlar hızlı ve düzensiz söyleyiş biçimleri nedeniyle söylemek istediklerini anlatamazlar. Kekemelerin aksine bozukluklarının farkında değildir. Konuşabilirler ve nadiren kekelerler.

  47. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ  Söyleyiş(Artikülâsyon) Bozuklukları  Kekemelik( Ritim Bozukluğu) Konuşma özürleri arasında en eskiden bilinenidir. Kekemelik, konuşmanın akıcılığı ve ritmi ile ilgili bir iletişim bozukluğudur. Konuşmada uygun olmayan duraklamalar ve tekrarlar konuşmanın doğal akışını etkiler. Kekemelik, kişinin konuşmaya başlayamama, duraklama, bazı sesleri uzatma, tekrar etme, bazı vücut hareketleriyle (Sık tekrarlanan el-kol hareketleri, mimikler) konuşmanın sapma göstermesi şeklinde görülür. Kekemeliğin nedenleri hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Kekemeliğin nedenleri konusunda ileri sürülen görüşler oldukça değişik ve çoktur. Kekemelik öğrenilmiş bir davranış olabilir, bir kişilik bozukluğu olabilir, bir direnme belirtisi olabilir, organik bir bozukluk olabilir. Kekeleyen çocuk, karşısındakiler tarafından anlaşılamadığında, söylemek istediklerini kekelemekten dolayı söyleyemediklerinde sinirlenip saldırganlaşabilir ya da içe kapanabilir. Kekemeliğin, konuşma terapistleri veya ilgili eğitimciler tarafından tedavi edilmeden, kendiliğinden kaybolduğu görülebilir.

  48. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ  Dil Bozuklukları Kimi insanlar düşüncelerini sözcüklerle anlatamadıkları için ya da duyduklarından anlam çıkaramadıkları için sözlü iletişimde zorluk çekerler. Bu kişiler, dil sembollerinin kullanımında sorunu olan kişilerdir. Bir insanın yeterli söyleyişi, sesi ve konuşma akışı olabilir; ancak konuşması anlamlı olmayabilir. Sesleri, sözcükleri, heceleri rasgele ve anlamsız bir düzende bir araya getirir, dil sembollerini uygun şekilde kullanamaz. Bu kişilerin dil bozuklukları vardır.

  49. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ  Dil Bozuklukları  Gecikmiş Konuşma Çocuklar yaşıtlarıyla kıyaslandığında beklenen zamanda dillerini geliştiremezlerse, anlama ve anlatmada güçlükleri varsa, bu durum gecikmiş konuşmadır. Aslında gecikmiş konuşma, çoğu zaman çocuğun bebeklik döneminde geçirmesi gereken konuşma gelişim aşamalarından birine takılıp kalması veya o aşamalardan birine dönüş yapması durumudur. Gecikmiş konuşma problemi olan çocuklarda bazı belirtiler görülür. Bazılarında cümle kurmada güçlük ve gecikmeler olur. Anlatmak istediklerini sözel yolla aktarmak yerine vücut hareketleriyle (Parmakla gösterme, fırlatma, vurma vb.) anlatmayı tercih ederler. Çıkardıkları sesler dinleyen tarafından anlamsız bulunur. Gecikmiş konuşma problemi olan çocuklar başkalarının konuşmalarına ilgi duymazlar ve dinlemezler. Bazıları toplumdan uzak durma eğilimi gösterirler. Duvarlara vücudunu sürtmek, bir başkasının elini tutmak, sıkmak gibi hareketler de gözlenebilir.

  50. DİL ve KONUŞMA PROPLEMLERİ  Dil Bozuklukları  Söz Yitimi (Aphasia): Bireyde zekâ geriliği, bellek bozukluğu, işitme özrü ve konuşma organlarında bozukluk olmadığı halde konuşma işlevinin yerine getirilmemesi durumudur. Bir beyin hasarı sonucu oluşan fonksiyonel bir bozukluktur. Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybıdır. Genelde afazi (söz yitimi/aphasia) birden ortaya çıkar, ancak beyin tümörü gibi yavaş ilerleyen hasarlarda ise zamanla oluşabilir. Afazili çocuklar şaşkındır ve duygusal yönden tutarsızlık gösterir. Yaygın sözleri hatırlayamaz ve basit komutlar dışındakileri anlayamaz. Afazi tanısı olan çocuklar bireyselleştirilmiş eğitim programından yararlandırılmalıdır. Ayrıca konuşma terapisi desteği alınmalıdır.  Belirli Dil Yetersizlikleri Herhangi bir beyin sarsıntısı geçirmediği halde dil becerilerinin, bilişsel ve sosyal becerilerinin gerisinde olması durumudur. Bu çocuklarda toplumsal uyumda bir problem ya da zihinsel bir yetersizlik olmayabilir. Fakat dili etkin olarak konuşamamaktadırlar. Bu durum konjenital söz yitimi veya gelişimsel söz yitimi olarak adlandırılır. Çoğunlukla beyin fonksiyonlarındaki eksiklikten meydana gelir ve bir çeşit öğrenim yeteneksizliği sayılabilir.

More Related