80 likes | 260 Views
küçük bir internet masalı. (ses düğmesini açabilirsiniz). Sevgili kızım; bu gece sana bir internet masalı anlatacağım.
E N D
küçük bir internet masalı (ses düğmesini açabilirsiniz)
Sevgili kızım; bu gece sana bir internet masalı anlatacağım. Evvel zaman içinde; sen de “yirmi beş”, ben diyeyim “elli” küsur sene önce açılmış bir şarküteri-lokantanın öyküsünü yazan bir Düş Hekimi varmış. Bu öykü fotoğraflarıyla “Düş Hekimi” kitaplarında da yer alırmış. “Piknik” yazısındaki bir milyon sene önce çekilmiş fotoğrafların arasında, genç Reşat Önat ve Hayri Ayaz’ın kasada çekilmiş bir de fotoğrafı varmış. Bir başka bin yılın siyah beyaz yıllarında bu ikili bu sefer rengarenk bir fotoğraf karesinde yer alacakmış. Sararmış fotoğrafta, fotoğrafın çekildiğinden habersiz, “üç lira on kuruş”luk hesabı inceleyen bir de Piknik müşterisi yer almaktaymış. Derken sevgili kızım; aradan geçen - pirelerin devleri yuttuğu - onca yıldan sonra, aklı on karış gerideki Düş Hekimi, “Nar Lekesi” adlı yeni bir yazı yazacakmış. O rengarenk yılların, o siyah beyaz fotoğrafı bu yazıda da yer alacakmış.
“Nar Lekesi”, bir şişenin içine konup, ağzı mantarla kapatılarak internet okyanusuna bırakıldığında, önce Akdeniz üzerinden Süveyş Kanalı’na, oradan Hint, Pasifik Okyanusları derken dünyanın taa öteki ucuna ulaşacakmış. Onlarca metrelik dalgalar, bora, akıntı, anafor derken mantar tıpalı şişesi, içindeki mesajıyla Avustralya kıyılarına varacakmış. O sırada yıllardır Avustralya’da yaşamakta olan Ali Bora, kumsaldaki denizyıldızlarını denize atmaktaymış. Önce şişeyi denizden alıp, içindeki mesajı çıkartmış. Yok “Nar Lekesi”, yok “Atatürk Bulvarı” derken, gözü bir milyon sene önce üç lira on kuruş yazan bir kasa önünde çekilmiş fotoğrafa takılmış. Fotoğrafta hesabı inceleyen Clark Gable bıyıklı müşteri, 1986’da kaybettiği sevgili kayınpederi Altan Sanal’dan başkası değilmiş.
Koşa koşa fotoğrafı eve götürüp eşi Asu Bora’ya göstermiş; artık dünyanın bir köşesinde ikisi de gözyaşları içindelermiş. Hemen kuzey yarıküreye, hem canı kocasını 1986’da yitirmiş Gönül Sanal’a, hem de şişelerin ağızlarına mantar tıpayla kapamakta olan Düş Hekimi’ne haber uçuracaklarmış. Artık her iki yarımkürede de bir fotoğraf ve anımsattıklarına ağlayanlar varmış. ** ** ** O yağmurlu cumartesi akşamı, yaşlı ve sadece gözünden değil, gönlünden de seller akmakta olan Gönül Sanal’ın kapısı çalınmış. Karşısında, bir dudağı yerde - bir dudağı gökte olmasa da, gülümseyen bir düşçü, elinde ise kocaman bir siyah-beyaz fotoğraf varmış. Yaşlı ve yaşlı gözler uzuuun uzun fotoğrafa bakacak; Düş Hekimi’ne: - Yıllar sonra, hiç ummadığım bir anda, sanki hiç aklımdan çıkmayan Altan’ım çıkageldi... diyecekmiş.
O fotoğraftaki karede yer almasa da, o fotoğrafın çekildiği akşam gencecik Gönül Hanım da oradaymış. Ama böyle bir fotoğraf çekildiğinden ne kendisinin, ne de rahmetli Altan Bey’in bir ömür boyu asla haberleri olmayacakmış. Artık ne Gönül Hanım, ne de Düş Hekimi konuşabiliyormuş. Şakır şakır yağmur yağan bir cumartesi akşamı, ömürlerinde ilk defa karşılaşmış iki kişi, boğazlarında düğümler, eski albümlere, bir zamanlar “gökkuşağının üzerinde, mavi kuşların uçtuğu bir yer”i anlattığı kızları Asu ve Yıldız’ın fotoğraflarına bakıyorlarmış.
Şakır şakır yağmur yağan bir cumartesi akşamı, ömürlerinde ilk defa karşılaşmış iki kişi, Altan Sanal’ı rahmetle anarken, bir ana oğul gibi birbirlerine sarılıyorlarmış. Şakır şakır yağmur yağan bir cumartesi akşamı, Düş Hekimi, 99 numaralı eski bir apartmandan ayrılıyor; bir masal yazmış olmanın sıcacık mutluluğuyla, elleri ceplerinde, dudağında ıslık, 2008’e giden ıslak ve karanlık yolda kayboluyormuş… düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com (gerektiği şekilde, mum ışığında yazılmıştır) müzik: somewhere over the rainbow judy garland fotoğrafın geçtiği yazılar: http://www.ergir.com/nar_lekesi.htm http://www.ergir.com/Piknik.htm