1 / 44

YEREL Y NETIM TEORILERI

. Yerel ynetim kuramlarinda her kuram kendisine baslangi olarak bir devlet kuramini alir. ogulcu paradigmaWeberci p.Marxist p.. 3 temel nokta. 1. Her paradigmanin kendi alani vardir.ogulcu p.iin birey/birey temelli gruplarYnetimci p.iin brokratik yapilanma ve kurumsal alanSinif p iin

treva
Download Presentation

YEREL Y NETIM TEORILERI

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


    1. YEREL YÖNETIM TEORILERI YRD. DOÇ.DR.PINAR SAVAS YAVUZÇEHRE

    2. Yerel yönetim kuramlarinda her kuram kendisine baslangiç olarak bir devlet kuramini alir. Çogulcu paradigma Weberci p. Marxist p.

    3. 3 temel nokta 1. Her paradigmanin kendi alani vardir. Çogulcu p.için birey/birey temelli gruplar Yönetimci p.için bürokratik yapilanma ve kurumsal alan Sinif p için sermaye birikimi sinif mücadelesidir.

    4. 2. Her paradigmanin güç alanindan dogan bir bütünlügü olmakla birlikte paradigmalar içinde yaklasim farkliliklari vardir. Örn Marksist p.da 3 farkli yaklasim vardir.

    5. 3. Paradigmalar içinde yer alan yaklasimlar zaman içinde önemli degisimlere ugrarlar. Degisen dünyaya ayak uydurma… bu ayni zamanda bir yönetim sorunudur. Tüm kuramlar belli zaman ve belli toplumlar için geçerlidir. Kuramsal AMPIRISIZM Sorunu

    6. AMPIRIZM: Bilginin tek kaynaginin deney oldugunu ileri süren ögreti. Bu ögreti bilginin sadece duyumlardan geldigini ve deney disinda hiçbir yoldan bilgi edinilemeyecegini savunur. Bilginin duyumlara dayandigi savi ustan ve dogustan bilgi olmadigi anlamini içerir. Ampirizm duyumdan ayri bilgi prensipleri olarak aksiyomlarin akli prensiplerin dogustan fikirlerin ve kategorilerin varligini inkar eder. Dolayisiyla bütün bilgimizin dayandigi esaslarin duyulabilir tecrübenin eseri ve mahsulü oldugunu ileri sürer. Önsel (apriori) olan hiçbir seyi kabul etmez.

    7. Kuramsal AMPIRISIZIM Sorunu Y Y Kuramlari içinden çiktiklari toplumdaki yerel yönetim pratiklerini ve bunlarin degisim karsisindaki durumunu açiklayamaz hale gelir. diger toplumlardaki y.y. deneyimini de açiklayamaz.

    8. YEREL YÖNETIM KURAMLARINA ILISKIN 2 FARKLI DÖNEM 1. REFAH DEVLETI ÇERÇEVESINDE DÜSÜNÜLEN keynesci dönem 2. piyasa mekanizmalari çerçevesinde düsünülen KEYNESCILIK SONRASI (Post Keynesyen) dönem

    9. Keynesyen Dönem Refah devleti uygulamalari Kentler önemli mekansal odaklar çünkü refah devletini tanimlayan saglik, konut, egitim vb hizmetler kent mekanina özgü. Yerel yönetimler de bu hizmetleri yerine getiren birimler olarak önem kazandi

    10. ÇOGULCU PARADIGMA Çogulcu paradigmanin güç alani bireyler ve birey temelli gruplarin siyasal davranislari ve bu davranislarin devletin karar verme süreçleri üzerindeki etkisidir Temel varsayim toplumsal gruplar ve kurumlar arasinda gücün dengeli dagildigidir. Bireyler farkli gruplar çerçevesinde biraraya gelmekte özgürdürler. Devlet kendi basina bir güç ya da karar verici olmaktan çok. farkli gruplar arasindaki tartisma ve pazarliklara hakem konumundadir.

    11. ÇOGULCU PARADIGMA Bu politikalar zaman zaman belli gruplar yönünde dengesizlik yaratsa bile, uzun vadede diger gruplarin baskisi sonucu durum dengelenecektir devlet politikalari gruplar arasi dengeyi gözeten orta yolcu ve kimseyi tümüyle kaybeden durumuna indirgemiyecek nitelikte olacaktir.

    12. ÇOGULCU PARADIGMA Istisnasiz bütün çogulcular merkezilesmis devlete düsmanken, yerinden yönetimin kendi basina bir deger oldugunu savunurlar.‘ Bu tercihin en önemli nedeni yerinden yönetimin katilima çoklu kanallar açmasi nedeniyle demokratik' despotismi yani devletin belli bir gurubun eline geçmesini önlemede oynadigi roldür.

    13. ÇOGULCU PARADIGMA Yerinden yönetim ayni zamanda çok dinli ve çoklu etnik yapilarin oldugu toplumlarda bu gruplarin kendilerini ifadee debilmelerine de olanak saglayabilecektir. Tarihsel olarak, çogulcu yaklasim yerel yönetimlere iliskin en yaygin bakis açisi, bir anlamda 'resmi kuram ve ideoloji' olmustur

    14. Yönetimci Paradigma Çogulcu yaklasimda devlet kendi disindaki gruplarin üzerindeki etkisini yansitip, kendisi bir güç merkezi olusturmazken, yönetimci paradigma devleti kendi basina ve adina bir güç merkezi olarak ele almaktadir Devletin kendisinin bir güç merkezi olmasi ise, kendisini disindaki toplumsal güçlerden bagimsizlastirmaktadir.

    15. Yönetimci Paradigma Bürokratik otorite, ulusal sinirlar içinde yasal siddetin tekelini elinde tutan güç olarak, merkezilesme sürecinin arkasindaki temel aktör de olmaktadir. Yerel birimler ve yönetimler ulus devlet olusum sürecinde güç yitimine ugramislardir."

    16. Yönetimci Paradigma Devletin genislemesi ve artan sorumluluklari, yerel yönetimlerin üstlendikleri görevleri de artirmistir. Yerel yönetimlerin üstlendikleri yeni islevlere iliskin olarak yönetimci görüs içinde birbiriyle çelisen iki açiklama biçimi ortaya çikmistir. 1. yerel yönetimleri merkezi yönetimin sorumluluklarini paylasan ve yerellestiren bir parçasi olarak görüp, yerel ve merkezi yönetimler arasinda islevsel ve birbirini tamamlayan isbölümünü vurgulamaktadir.

    17. Yönetimci Paradigma 2. bu islevselligi ve isbölümünün kaçinilmazligini kabul etmekle birlikte, bu sürecin basit bir tamamlayicilik iliskisi olarak alinamiyacagini merkez ve yerel yönetimler arasinda bu çerçevede önemli çeliskiler ortaya çiktigini söylemektedirler. Bu durum bir yandan bürokrasi ile demokrasi arasindaki çeliskiyi ifade ederken, diger yandan da devletin içinde ortaya çikan elitler arasi çeliski olarak degerlendirilmektedir.

    18. Pahl'in kent yöneticiligi (urban managerialism) yaklasimi Pahl'a göre kentsel kaynaklarin dagitiminda kent yöneticileri merkezi bir role sahiptir. Devleti bagimsiz bir güç olarak ele alan yönetimci anlayisin bir uzantisi olarak, kent yöneticiligi görüsü yerel halki bagimli, yöneticileri ise bagimsiz degisken olarak ele almaktadir. Pahl bu yaklasimin ilk evresinde kent yöneticileri kavramini sadece yerel yönetimlerde çalisan bürokratlarla sinirlamamakta. kentsel kaynaklarin dagitimiyla iliskili özel sektör kurumlarinda, örnegin konut kredisi saglayan firmalarda, çalisan bürokratlari da bu gruba dahil etmektedir.* Yerel yöneticiler kent sorununun en önemli aktörü olarak degerlendirilirken, bu aktörlerin degerleri ve ideolojilerin kentsel çalismalarin temel konusu olmasi gerektigi önerilmektedir.

    19. Pahl'in kent yöneticiligi (urban managerialism) yaklasimi Elestiriler daha önce özel sektör bürokratlari da içeren kent yöneticileri kategorisini yerel yönetimlerde çalisan bürokratlarla sinirlarken, diger yandan da kent yöneticilerini bagimsiz degisken olarak görmekten vazgeçmistir. Pahl'in yeni bakis açisinda, yerel yöneticiler bir yandan devletle özel sektör arasinda öte yandan da merkezi yönetimle yerel halk arasinda araci rolü oynamaktadir. Bunun anlami, yerel yönetimlere ekonominin ve merkezi yönetimin koydugu sinirlamalarin da taninmasidir. Bu sinirlamalari tanidigi ölçüde de kent yöneticiligi yaklasimi yönetimci paradigmanin sinirlarindan tasmak zorunda kalmistir.

    20. Sinif Merkezli Paradigma çogulcu ve yönetimci kuramlarin bir elestirisi olarak ortaya çikmislardir. Elestirinin temelinde yerel yönetimlere iliskin süreçlerin açiklanmasinda sinif boyutunun bu yaklasimlarca ihmal edilmesi yatmaktadir ekonomik iliskilerin ve buna bagli olarak ta sinif çeliskilerinin yerel yönetim politikalari açisindan önemi vurgulanmamis, vurgulandiginda ise Pahl örneginde oldugu gibi eklektik kalmistir.

    21. Araçci Görüs devleti hakim sinifin genel çikarlarina hizmet eden bir araç olarak görmektedir. Kapitalist sinif ile devlet arasindaki iliski bizzat kapitalist sinif kökenli devlet seçkinleri tarafindan saglandigindan, devletin bu siniftan özerkligi oldukça sinirlidir. Devlet bir sinif araci olarak bütünlügü olan bir yapi olarak degerlendirilir. Devletin farkli birimleri arasindaki çeliskiler ya yok sayilir ya da önemsenmez.

    22. Cockburn‘ün çalismalari araçci görüsün devleti yeknesak bir yapi olarak gören anlayisi çerçevesinde yerel yönetim kavramini reddederek Yerel düzeyde faaliyet gösteren tüm devlet kuruluslarini yerel devlet olarak niteler devletin özünde bütüncül bir yapi sundugunu, bu nedenle yerel yönetim diye adlandirilan kurumlarin aslinda devletin yerel uzantisi yani yerel devlet

    23. Cockburn‘ün çalismalari Yerel devletin bu çerçevede asli islevi emek gücünün ve sosyal üretim iliskilerinin yeniden üretimine katkida bulunmaktir. Yerel devlet bir yandan egitim, saglik, ulasim gibi hizmetleri sunarken, diger yandan yerel düzeyde örgütlenerek ve yerel cemaatlere nüfuz ederek devletin toplumsal kontrolü elde tutmasina ve kendisini mesrulastirmasina hizmet eder

    24. araçci yaklasimin yetersiz kaldigi noktalar . Devleti ve daha özelde de yerel devleti fonksiyonalist bir çerçevede degerlendiren araçci görüs, yerel devletin ne tür mekanizmalar araciligi ile merkezi yönetimin ve dolayisiyla da kapitalist siniflarin bir araci haline geldigini açiklamak konusunda yetersiz kalmaktadir Yerel devlet bu yaklasimin savundugu gibi devlet aygitinin özgünlügü olmayan bir parçasi olarak görüldügünde, yerel devletin niçin mevcut oldugu sorusu da cevapsiz kalmaktadir.

    25. Yapisalci yaklasim Devletin kapitalist üretim tarziyla olan organik bagindan dolayi kapitalist oldugunu savlamaktadir, Bu anlamda, devlet otomatik olarak sermayeye hizmet eden basit bir sinif aygiti olarakta algilanamaz. Devlet, bütünlügü önceden verili bir tekil yapi degildir; sinif bölünmelerine ve çeliskilerine paralel olarak kendi içinde çeliskileri ve bölünmeleri olan bir nitelik göstermektedir.

    26. Castells Dogrudan yerel devleti hedeflemese de yerel yönetimlerin özgünlügü ve özerkligine kuramsal bir temel hazirlayan bu yaklasimin asil hedefi kentsel düzeyin siyasal pratikler içindeki özgünlügünü ortaya koymaktir Kentsel düzeyin özgünlügü, birlikte tüketimin örgütlendigi mekan olmasindan kaynaklanmaktadir. Bu anlamda da yerel yönetimler birlikte tüketimi örgütleyen ve sunan kurumlar olarak karsimiza çikmaktadir.

    27. Castells… Yerel devlet kapitalist devlet aygitinin bir parçasidir. Yerel devleti sermayenin ya da merkezi otoritenin siradan bir uzantisi olarak görmez. Kentin birlikte tüketimin örgütlendigi alan olmasi, yerel siyasete ve bu çerçevede de yerel yönetimlere belli bir özgünlük ve özerklik saglamaktadir.

    28. Kuramlar… birbirinden kalin hatlarla ayrilmis üç temel paradigma etrafinda çesitli kuramlar bulunmaktadir. Ancak her kuram kendisine güç alani olarak belirledigi bir çerçeve içinde kalarak yerel süreçlerin belli boyutlari üzerinde uzmanlasmayi tercih etmistir

    29. soyut empirisizm sorunu Yaklasimlarin hemen hepsi, soyut empirisizm sorunu ile karsi karsiyadirlar. Diger bir anlatimla, gözden geçirdigimiz perspektiflerin kuramsal çikarimlari belli bir dönemde belli toplumlarda yasanan toplumsal süreçlerden yola çikarak soyutlanmis ve genellestirilmis bir nitelik tasimaktadir. Bati-merkezli olarak nitelendirilebilecek bu yaklasimlar bu toplumlarin, belli bir dönemde, ki bu daha çok Keynesci refah devleti dönemine tekabül etmektedir, yerel düzeyde yasadiklari deneyimi genellestirmis ve bu çerçeve de bir kuramsallastirmaya gitmislerdir.

    30. 1970'li yillarin sonlarinda… Batida refah devletinin çözülüsü, bu çerçevede hizmet üretmekte uzmanlasmis yerel devleti de biçim ve islevlerinin yeniden tanimlanmasina yol açan derin bir krize sokmustur. Kollektif hizmetlerin üretiminden dereceli biçimde çekilip, yerlerini pazar mekanizmasina birakmalari, yerel yönetimleri islevleri çerçevesinde kuramsallastiran yaklasimlarin yetersizligini ortaya çikarmistir. Bu anlamda 1980 ve 1990’li yillar yerel yönetim kuramlari açisindan da kendilerini sorguladiklari yillar olmustur.

    31. Kuramlarda meydana gelen degisimler Ilk olarak, yerel yönetim kuramlari daha kapsamli hale gelmeye zorlanmislardir. Diger bir anlatimla, kendi güç alanlarinin disina çikma ihtiyacini duyarak, diger yaklasimlarin alanlarina da açilma egilimine girmislerdir Ikinci degisim, yerel yönetimlerin tanimlanmasinda izlenen stratejiye iliskindir. Yaklasimlardan bir kismi yerel yönetimleri islevleri çerçevesinde tanimlama kaygisindan uzaklasirken, baskin egilim, yerel yönetimleri yeni kazandiklari islevler çerçevesinde tanimlamak yönünde olmustur

    32. Sonuç Kollektif tüketimi yerel yönetimlerin tanimlanmasinda merkeze koyan bir anlayistan, yerel yönetimlerin özgünlügünü üretim ve birikim süreçlerinde oynadiklari rollerle açiklamaya çalisan bir anlayisa geçistir.

    33. Bugün.. Ulus devlet Küresellesme Kentlerin sermaye çekme…..proje kendisini kollektif hizmetlerin sunucusu olarak gören yerel yönetimlerin yerini, büyümeye önem veren bu çerçevede de sermayenin taleplerine daha duyarli olan bir yerel yönetim anlayisinin almasi yönetisim

    34. Refah devleti döneminde yönetimci paradigmanin yerel yönetimlere bakisi sola yatkin bir nitelikteyse refah devleti sonrasi dönemde bu durum tam tersine dönmüs, yönetimci bakis açisi, yeni sagin kullandigi bir takim kavramlar çerçevesinde yerel yönetimleri tartismaya baslamistir.

    35. Kamu Seçimi Kurami (public choice theory) yerel tercihlerin çogullugudur.Tiebout farkli gelir gruplarinin farkli ihtiyaçlarinin bu anlamda da farkli politika beklentilerinin oldugunu öne sürmektedir. Bu nedenle devletin farkli gruplara sunabilecegi alternatif hizmet/vergi paketleri olabilmelidir. Olabildigince küçük ve çok sayida yerel yönetim biriminin olusturulmasiyla mümkündür. Böylece devlet yerel düzeyde çok farkli taleplere cevap verebilecek hale gelecek ve bu anlamda da yerel halk kendi taleplerine cevap veren yerel yönetim birimini seçebilecektir. Çok sayida yerel birimin varligi ayni zamanda aralarinda yerel nüfusu kendi alanlarina çekebilmek içinde bir yarisina baslatacaktir. Bu yarismanin sonucunda en az vergi en iyi hizmet bilesimini sunabilen yerel yönetimler çekici hale gelirken, yerel halkta bu yarismadan daha az vergi ve daha iyi hizmet alarak yararlanabilecektir. Bir yanda merkezi bürokrasiden kaçinilirken. öte yandan da devletin kendisi bizzat pazar mekanizmasi içinde yer alacaktir.

    36. rejim kurami Çogulcu paradigmanin son dönemdeki en önemli temsilcisi Stone'a göre, kentler giderek karmasik ve daginiklasmis bir güç yapisi tarafindan belirlenmektedir. Kent mekaninda yer alan gruplar giderek çesitlenip daginiklasirken, sorunlarda ayni biçimde çesitlenip, karmasiklasmaktadir. yerel devlete atfedilen rol karmasiklasan iliskiler içinde kaynaklari harekete geçirmek ve koordinasyon saglamaktir

    37. esitsiz gelisme kurami Son dönemde kentlerin ve yerel yönetimlerin biçim ve islevlerinde ortaya çikan degisime Marxist paradigma içinde kalarak cevap veren yaklasim Kapitalizm sadece sosyal esitsizlikler degil ayni zamanda da mekansal esitsizlikler de yaratmaktadir. Esitsiz gelismeyi ortadan kaldirmasa bile yönetilebilir hale getirmek ulusal devlet için bir zorunluluktur. Homojen olmayan bir mekansal örüntüyle, homojen bir devlet yapisinin basa çikabilmesi mümkün degildir. Tarihsel bir süreç içinde ve her toplumun kendi özgünlüklerinden de etkilenerek yerel devlet esitsiz gelismeye ulusal devletin bir yaniti olarak gelismistir.

    38. esitsiz gelisme kurami yerel devleti ulusal devletin yerel düzeydeki siradan bir uzantisi olarak kavramak dogru degildir. Yerel devlet bir yandan sosyo-mckansal esitsizliklerle basetmeye yönelik olarak düzenleyici roller üstlenirken, ayni zamanda bu yerel güçlerin de sözcüsü haline gelmektedir. Bu nedenle ne araçci Marxistlerin gördügü gibi yerel devlet aygitinin siradan bir parçasidir ne de çogulcularin bizi inandirmaya çalistigi gibi yerel güçlerin temsilcisidir. Yerel devlet ayni anda bu iki çeliskili pozisyonu içsellestirirken. bu tür bir çeliskinin nasil çözülecegi ise siyasal mücadeler tarafindan belirlenmektedir

    39. SONUÇ Ilk dönemin kuramlarinin hemen tamami yerel yönetimleri hizmet saglayici olarak görürken, ikinci dönemde yerel yönetimler büyüme ve benzeri temalar etrafinda kavramsallastirilmislardir.

    40. Birinci dönemin bir özelligi ele aldigimiz üç paradigma çerçevesinde ortaya çikan yaklasimlarin kendi içlerinde kapali kalip, kendi güç alanlari çerçevesinde yerel yönelimleri kuramsallastirinalardir. Marxist yaklasimlar sinif çeliskisi ve sermaye birikim süreçlerinin önceligini vurgularken. Weberci yaklasimlar yerel yönetimlerin içisleyisini ve bürokrasinin degerlerini ön plana çikardilar. Çogulcu yaklasimlar ise, farkli gruplarin yerel yönetimler üzerindeki baskilari ve bu baskilarin politika olusturma sürecindeki etkilerini vurguladilar.

    41. Ikinci dönem bu açidan önemli bir degisime sahne oldu. Hemen hemen tüm yaklasimlar kendi güvenli alanlarini terk edip. diger yaklasimlarin tekelinde olan alanlara girmeye basladilar. çogulcu yaklasimdan hareket edenler, daha önceki dönemde ihmal ettikleri makro ölçekli siyasal ve ekonomik baglami dikkate alirken Marxist yaklasimlarda çogulculugun tekelinde olan grup temelli mücadeleleri kendi kuramsal çerçevelerine yerlestirmeye çalistilar.

    42. Sonuç paradigmalarin kendi güç alanlarindan çikmalari bir yandan daha zengin bir kuramsallastirinaya isaret ederken, diger yandan kendi sorunlarini da yaratmistir. Ortaya çikan en önemli sorun yaklasimlarin kendi iç tutarliliklarini kaybetmeleridir. Diger bir anlatimla, istisnasiz tüm yaklasimlar önceki döneme göre çok daha kapsayici hale gelmekle birlikte, eklektik kalma sorunu

    43. Sonuç Ikinci dönemi birinci dönemden ayiran bir diger özellik, vurgunun kurum ve yapilardan, iliski ve süreçlere kaymis olmasidir. Birinci dönemde yaklasimlarin büyük bölümü, yerel siyasal ve ekonomik yapilar ü/eriiie vurgu yapip, yerel yönetimi bir devlet aygiti olarak kavrarken, ikinci dönemde yerel ekonomik ve siyasal süreçler ön plana çikmis, yerel yönetimler ise bir kurumsal yapilanina yerine bir toplumsal iliski olarak kavranmaya baslanmistir.

    44. Sonuç . ikinci dönemde, birinci dönemden daha belirgin bir biçimde, çogulcu yaklasimin bu alanda hegemonik olmasa bile. baskin hale gelmeye baslamasidir. Kuskusuz çogulcu yaklasim birinci dönemkinden çok daha farkli bir içerik kazanmis, yukarida da degindigimin gibi hem Marxist hem de Weberei paradigmalarin kaygilarindan bir çogunu içsellestirmistir. Ne var ki diger yaklasimlarin çogulculuk yönündeki hareketlenmeleri çok daha belirgin hale gelmistir. Özellikle postmodern izine yakin bir hiper-çogulculuk post-marxist çevrelerde son yillarda ragbet görmektedir.

More Related